Yine bir güzel emri yerine getirmenin arifesindeyiz.

Herkes bu güzel emri yerine getirmek için pazar pazar dolaşıp en uygun olanı almaya çalışıyor.

Tabi Fitnat hanım da ! Bir kurban bayramı arifesinde, Fitnat Hanım kurbanlık almak için Beyazıt çevresinde dolaşıyormuş. Şair Haşmet de oradaymış. Haşmet gökte ararken yerde bulduğu Fitnat Hanımı görünce hemen önünde bir reverans yapıp bir emri olup olmadığını sormuş. Fitnat Hanım bir emri bulunmadığını, bayram için kurbanlık bir koç alacağını söylemiş. Haşmet takılmadan edememiş:

Kurban bayramından birkaç gün önce Şair Haşmet, Fitnat Hanımı kurbanlık koyun seçerken görüp yanına yaklaşır; “Kurban için koyun aramaya ne hacet? Ben sizin kurbanınız olurum” diye konuşur.

Fitnat Hanım dudak bükerek:

“İyi ama ben boynuzlu koç arıyorum..” der.

Şair Haşmet bıyık altından gülerek:

“Kapınızda birkaç gün durayım. Boynuzlarım tez zamanda çıkar” der.

Kimin boynuzlu kimin boynuzsuz keseceğini tabi ki bilemeyiz.

Ancak İslami anlayışta Allah Teâlâ'ya manen yaklaşmak için, ibadet niyetiyle hususî bir vakitte kesilen hayvana kurban denildiğini biliyoruz. Kurban kesmenin Kur'an'dan delili Kevser suresidir.

Bu surede Yaradan, Resulullah Efendimize hitaben:

"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" buyurmaktadır.

Hanefî fakihler, bu ayetten, kurban kesmenin vacip olduğu hükmünü çıkarmışlardır.

Şafii mezhebine göre kurban kesmek sünnet-i ayndır

Maliki ve Hanbeli mezhebine göre de kurban kesmek sünnettir

Kurban kesmeyi şiddetle emreden bazı hadis-i şerifler vardır. Ebû Hüreyre'nin şu rivayeti bu hususta ibretli ve düşündürücüdür:

"Hâli vakti yerinde olup da kurban kesmeyen kimse bizim mescidimize yaklaşmasın..."

Hadisi şerifte maddî durumu müsait olanın kurban kesmesi şiddetle emredilmektedir.

Bu durumdaki kimselerin, kurban kesmezlerse, her türlü namazları ve ibadetleri Allah tarafından kabul olunmayacağı, "mescidimize yaklaşmasın" ifadesinden anlaşılmaktadır.

Allah’ın emri olan bu vecibeyi yerine getirmeyi düşünürken, birçok kişinin de memleketlerinden ayrılarak tatil amacıyla uzaklara gittiklerine şahit oluyoruz.

Kurban kesmenin yerini tatile gitmek almaya başladı.

Manevi değerlerimizden bir tanesini daha yerine getirmekten uzaklaştığımızı görüyoruz.

Kaybolan değerler arasına “Kurban Kesmek” de ekleniyor gibi.

Halbuki kurban kesmenin insanlar için sunulmuş hikmetleri vardır.

1- Allah'a yaklaşma ve O'nun rızasını kazanma vesilesidir.

Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulmaktadır:

"Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşrû' kıldık" (Hac suresi ayet 34).

Bu ayette kurban kesmenin, Allah'ın hatırlanması, yeryüzünde mevcut bütün hayvanların Allah'ın mülkü olup, sırf rahmet eseri olarak insanların istifadesine verilmiş olduğunun bilinmesi için emr olunduğu belirtilmektedir.

2- Kurban kesmesine de Allah'ın ihtiyacı yoktur. Ancak Allah, kurban kesme emriyle kullarını imtihan etmekte, onların takvâlarını, ilâhî emre itaattaki titizliklerini, Allah'a yakınlık derecelerini ölçmektedir. Hacc sûresi, 37. ayette bu husus şöyle belirtilir:

Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele"

3- Kurban aynı zamanda Hz. İsmail'in (A.S.) Allah için kurban edilmekten bir lütuf eseri olarak kurtuluşunun hatırlatılmasına da vesiledir.

4- Kurban kesme bir bakıma, bir Müslümanın Allah'a ibadet ve onun emrine uymak için her şeyini feda edebileceğinin, Allah yolunda bütün varlığından vazgeçebileceğinin sembolik bir ifadesi olmaktadır.

5- İslâm’ın koyduğu kurban kesme hükmü, aynı zamanda insanlar için büyük bir nimet ve rahmettir.

Unutmuyoruz !

Bilindiği üzere bayramdan evvelki güne yevm-i arefe (arefe günü) denir.

Zilhicce`nin 9. günü olmaktadır. Ramazan bayramında arefe yoktur.

Arefe gününün sabah namazından itibaren bayramın 4. günü ikindi namazına kadar 23 vakit farz namazını müteâkip birer defa ;

Allahü Ekber Allâhü Ekber

Lâ ilâhe İllâllahü Vallâhü Ekber,

Allâhü Ekber ve Lillâhi`l-Hamd " şeklinde tekbir alınır. Bunlara teşrik tekbirleri denir.

Teşrik tekbirleri namaz kılmakla mükellef herkes için vâcibtir. Sünnettir diyenler de vardır.

Teşrik tekbirleri günlerinde namazı kazaya kalan bir kimse, bu namazları yine teşrik günlerinde kılarsa tekbirleri de kaza eder. Teşrik günlerinden sonra kıldığında ise, teşrik tekbirlerinin kazâsı gerekmez.

Mevla’m yapmış olduğunuz ibadet ve hasenatı kabul etsin inşallah..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.