İki gün evvel annem ;
     - Bu ne ya !!  dedi kızgın, kırılgan, üzgün..Telefonda açtığımız türküyü duyunca..
     - Eskiden televizyonlarda türküler çalardı, radyoyu da baban aldı,  malum dini kanalları açıp son ses dinliyor, ben de sizin telefonlarınızdan istiyorum, benim telefonum da türkü yok...

     Anamın hasretini çektiği kaybolan türkülerde saklanan mutlu zamanlar da yolculuk ederken, bugün yüzlerce şey geldi geçti aklımdan. Hakikaten bunaldık sıkıldık yorulduk.

     Tükenmişlik sendromu diye malum  sanatçı zevatlarının hastalığı mı vardı neydi?
     Sanırım komple tükendik.
     Çoğalan tv kanallarının  büyüyen   koca ekranlarında 7/24  millete dayatılan bloklaşmış saldırgan nefret söylemleri ile kirlenmiş siyasetin ve politikacıların  kuklaları sayesinde tv ekranının karşısına geçmekten nefret eder hale geldik..

     Bir tarafta yozlaşan kültürel  kimliğimiz; azgın tekeler gibi evlenme programlarında boy gösteren insan(cık) larımız.
     Diğer tarafta sömürülen din olgusu üzerinden rant kapılarını zorlayan sözde dincilerin programları..
     Hergün şehit, olmazsa olmaz cinnet felaket haberleri ile evlerimize karabasan gibi giren haber programları..
     Ne oldu bize ?
     Kime dokunsan bir ah bir serzeniş..
     Kimse mutlu değil, zengini yoksulu aynı minval ..
     Sadece birilerinin masası ve cüzdanı daha dolu lâkin ruhlar hep fakir..
     Emanet mutluluklar da iş görmüyor artık..

     Kendi mahpushanemizin duvarlarını örmüşüz; ipekten  koza desek koza değil gün gün ölüyoruz.
     Dudaklarımıza takılan "bozkırın tezenesi"nin ezgisini mırıldanarak "ah yalan dünya da yalan dünya da.."
     "Yalan dünya" deyip kandırmışlar hepimizi, iki günlük ömrümüzü burnumuzdan getirenler, talan edenler.. 
     Öte dünya için umudumuz var  zalimler için cehennemden, kendimiz için cennetden bekleşiyoruz da , zamane tüccarları senet de verirlerse şaşırmayın yakında..

     "Adam olacak çocuklar.." derdi Barış abi..
     Büyüyecekler adam olacaklar; Umut 'du,  Barış 'tı, Güneş 'di,  Yağmur'du, Toprak'tı  o çocukların adı ..
     Yel mi vurdu, sel mi aldı ? Nere kayboldunuz çocuklar ?
     Yoksa  çağın Gulyabanileri mi korkuttu sizi ?
     Saklandığınız divan altlarından perde arkalarından çıkamıyorsunuz ..
     Belki de haklısınız onca vahşetin mimarlarının nefes aldığı  dünyanın çatısı altında, gökyüzünde kuşlar bile korkuyla uçuyor artık...

     Bir ülkede edebiyattan, sanattan çok siyaset konuşuluyorsa, o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir. (Nietzsche)
     Şimdi siz söyleyin kaçıncı sınıfız..?
     Öyle böyle değil, hem de nezaket, saygı, sevgi sıyrılmış üsluplardan.
     Kan emici vampirler, ifritler, kara bulutlar kaplamış yurdumun üstünü..

     Ne marşlarımız kaldı, ne çocuk şarkıları dillerde ..
     Ne de Özay Gönlüm'ün tıngırdattığı sazların telinden dökülen nağmeler...
     İzmir'in dağlarında çiçekler açmıyor artık..
     Alnımız da bilgilerden bir çelenk..diye öğretmenlerimizi andığımız günler..
     Tohumlar fidana, Fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yuırdumda derken..
     Beynimize işlenen mesajlar vardı geleceğe dair ruhumuzu şekillendiren..
     Bahçemizi sularken kurtardığımız karıncaların sevabında, kışın buğday ekmek kırıntısı attığımız kuşların kanadın da  arardık cenneti..

     Fırka fırka ayrılmış tarikatların cemaatlerin kapılarında arayanların varlığını öğrendiğimiz de onların peşine takılmadık çünkü ne Yaradan'a olan inancımız değişti şahdamarımızdan yakın diye bildiğimiz,  ne içimize atılan iyilik merhamet tohumlarını çürüttük..
Sıkıntıya düştüğümüzde de  sevindiğimizde de şükrettiğimiz seccademize koyduğumuz başımız İlâhi huzuruna açtığımız elimiz..Samimi dualarımızda eksik etmediğimiz arkadaşlarımız dostlarımız anne babamız kardeşlerimiz ve onlardan ayrı tutmadığımız hiç tanımadığımız insanlarımız vardı..Çıkarsız saygı duyardık sevginin ötesinde ..

     Kaybolduk ! 
     Deryası denizi kuruyan koca bir çölde satılık ve kiralık ruhlar ülkesine döndük..
     Ruh hastalanırsa  doktor doktor gezer şifa bulursun, lakin kiralanan ruhlarımız  iflah olmaz yazıktır, satılanlara ise el fatihayı çoktan okuduk..

     Anlamlı bir hikayeyi de taşımak istedim köşeme paylaşmak adına..

     Bir gün, "güzellik" ve "çirkinlik" bir deniz kıyısında karşılaştılar ve dediler, ‘haydi denize girelim’
     Giysilerini çıkartıp suda yüzdüler.
     Bir süre sonra, çirkinlik kıyıya dönüp, güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti.
     Güzellik de denizden çıktı, kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu, çaresiz çirkinliğin giysilerine büründü ve yoluna devam etti güzellik.
     O gün bugündür, erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. Ancak içlerinden güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. Ve yine çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, gözlerinden tanırlar çirkinliği.. Khalil Gibran - ‘’The Prophet ‘’

     Umut fakirin ekmeğiymiş ya,kim bilir birgün diyelim Ahmet Şafak'ın  dizelerine kulak vererek..;

     Başaklar boy verecek,balalar soy verecek 
     Türküler söyleyeceğiz.. 
     Belki kurt yalnızlığı düşecek hissemize 
     Hüzünler saracak ufkumuzu hüzünler 
     Hüzünler taze baharlar gibidir.. 
     Unutma bahar senin içinde 
     Nereye gidersen götürürsün.. 
     Taze tomurcuklar şimdi, 
     Kavuşma zamanı diyorlar 
     Türküler söyleniyor bir yerlerde, 
     Meşeler güvermiş,varsın güversin.. 
     Söyleyin o yare durmasın,gelsin diyor türküler 
     Şimdi ses ver artık yüreğini yüreğime ekle 
     Yüreğini yüreğime ekle Kanatlansın türküler.....
                                                                                                            



 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Mehmet Karaçor 8 yıl önce

EyvAllah Bacım.. Ruhum çok etkilendi. Sağolasın.

Misafir Avatar
Semra Mert Gökalp 8 yıl önce @Mehmet Karaçor

Çok teşekkür ederim.Sizler de sağolun

Beğenmedim! (0)
Avatar
fazlı macit. 8 yıl önce

keyfle okudum bir solukta.tebrikler ve başarılar

Misafir Avatar
Semra Mert Gökalp 8 yıl önce @fazlı macit.

Çok teşekkür ederim.Sağolun efendim

Beğenmedim! (0)
Avatar
Mustafa ÖZALP 8 yıl önce

Koşe yazını okudum konular guncel ve harika Başarılarının devamını dilerim Semra hanım . Ülkemiz her Annenin hayalinde her şeyin var olduğu ülkedir. Türkiyemizin büyümesini istemeyen devletler bizi bölmek yıpratmak için kirli oyunları asırlardır bitmiyor. Hele birde içimizde vatan hainlerini ekmişler ken zor. Ama yılmayacağız bu asil milleti yıldıramayacaklar. Yeterki inandığımız değerleri vatan hainlerine ne kiraya verelim nede satalım .Biz bir olursak asla ortadoğu gibi olmayız. Herkes Herşeyi VatanHerşeyi pozitif güçle inançla düşünmeli çalışmalı .Yarin geç olmadan. Bizim gidecek nede verecek bir karış toprağımız yok.

Misafir Avatar
Semra Mert Göklap 8 yıl önce @Mustafa ÖZALP

Herzaman ki gibi destek ve güzel temennilerimn için teşekkür ederim Mustafa kardeşim.Sağolasın

Beğenmedim! (0)
Avatar
Hüsamettin Taşdemir 8 yıl önce

Tebrik ve teşekkür ederim Semra Hanım.
Aramıza hoş geldiniz.

Misafir Avatar
Semra Mert Gökalp 8 yıl önce @Hüsamettin Taşdemir

Çok teşekkür ederim.Hoş buldum.Onur duydum

Beğenmedim! (0)
Avatar
Perihan Zaralı 8 yıl önce

Her zaman ki gibi çok güzel yazmışsın. Kalemine yön veren yüreğine sağlık.

Misafir Avatar
Semra Mert Gökalp 8 yıl önce @Perihan Zaralı

Çok teşekkür ederim sevgili dostum.Sağol varol

Beğenmedim! (0)
Avatar
Fatma Cibil 7 yıl önce

Sevgili Semra hanım konumuz ne olursa olsun maşAllah çok güzel kaleme alıyorsunuz sizi en kısa zamanda güncel yazılı başında da görmek isteriz.Şimdiye kadar okuduğum yazarlar arasında sizi birinci ilan ediyorum.