Kırk yaşlarındaki, uzun boylu, yuvarlak yüzlü kadın, kumaşı eskimiş ütü masasında yarınki mezuniyet ve rütbe takma töreninde giyecekleri elbiseleri ütülerken çok mutlu görünüyordu. Fatma Hanım, önce kocası Sadettin Bey’in, ardından 18 yaşındaki oğlu Salih’in, lise ikinci sınıf öğrencisi kızı Elif’in ve nihayetinde kendi elbisesini ütüledi. Bir saatten fazla bir süredir bu işle uğraşmasına karşın, yüzünde yorgunluktan zerre kadar eser yoktu. Ütünün düğmesini kapattı. Onu, ütü masasının kenarına koydu. Giysileri özenle askılarına yerleştirdi. Onları herkesin dolabına koydu. Geri döndü. Ertesi sabah Kara Harp Okulundan mezun olacak oğlunun mezuniyet töreninde hangi kravatı takacağına bir türlü karar veremeyen kocası Sadettin Bey’in yanına yaklaştı. Oturdu. Kocasının sırtını sıvazladı ve ona: “Bey, bu günleri de gördük çok şükür. Askeri Liseye başladığı günler daha dün gibi aslanımın. Üniforma ne de yakışmıştı yavruma. Yarın Kemalim çakı gibi bir teğmen olacak. Güzel oğlum be..” dedi. Fatma Hanım, sözlerini tamamlayamadı. Gözlerine birkaç damla yaş yerleşti. Sadettin Bey, karısına döndü. İşaret parmağıyla karısının çenesinden tutarak başını yukarıya kaldırdı. Gözlerinin içine içine baktı. Fatma Hanım, gözlerini kaçırmaya çalıştı. Lakin, kocası buna izin vermedi. O da duygulanmıştı. Göz göze geldiler. Sadettin Bey, kırklı yaşlarda olmasına rağmen, saçlarındaki saçların yarıya yakını kırlaşmış olan karısının saçlarını okşadı. Fatma Hanım, göz pınarlarından sicim gibi inmeye başlayan mutluluk gözyaşları eşliğinde başını, kocasının omuzuna koydu. İkili koltuğa yaslandılar. Bir süre hiç konuşmadılar. Sadettin Bey’in de gözlerinin altında yaşlar belirdi. 50’sine yakın muhasebeci ağır ağır konuşmaya başladı: “Hanım, oğlumuzla ne kadar gururlansan azdır. O ki, çok iyi bir ortaokuldan mezun olmamasına rağmen, yüreğiyle çalışarak herkesin hayalini süsleyen Askeri Liseyi kazanmaya muvaffak oldu. Yavrum, gecesini gündüzüne kattı. Hiç durmadan çalıştı. Çocuğuma para gönderemediğim zamanlar da oldu. Lakin O, bana bir gün bile paraya ihtiyacım var baba demedi. Muhtemel, arkadaşları hafta sonları gezmelere giderken, o, çoğu hafta sonu okulunda kaldı. Boşta oturmadı Kemalim. Çalıştı, çalıştı hep çalıştı. Harp Akademisinde öğrenciyken de hep böyle olmadı mı.. Bak Hanım, yarın bizim en mutlu günümüz olacak. Aslanım çakı gibi bir Türk Teğmeni olacak. Kim bilir o ışıltılı üniforma Ona ne kadar da çok yakışacak..”

Dakikalardır hıçkırıklara boğulmamak için mücadele veren Fatma Hanım, kocası Sadettin Bey’in bu dokunaklı konuşması üzerine kendini daha fazla tutamadı. O esnada, kızları Elif’te, abisinin töreninde giyeceği elbiseyi almak için gittiği çarşıdan döndü. Oturma odasına girdiğinde annesinin ağladığını gördü. Önce aklına kötü şeyler geldi. Lakin babası, ona uzaktan kaş göz işareti yaparak, annesinin sevinç gözyaşları döktüğünü anlatmaya çalıştı. Uzun boylu, kıvırcık saçlı genç kızın da gözleri doldu. Yavaşça onlara yaklaştı. Babasının diğer tarafına oturdu. O da başını usulca babasının omuzuna koydu. O an yaşanan mutluluğu sözcüklerle ifade edebilmek kesinlikle mümkün değildi. Sadettin Bey, kızına şöyle bol köpüklü az şekerli birer kahve yapmasını söyledi. İki yanında da gamzesi olan Elif, adeta bir ok gibi yerinden fırladı. Anne-babasına döndü. Babasına: “Yapmaz mıyım hiç babacığım. Hemen yapıyoruum” diye cevap verdi. Ve koşa koşa mutfağa gitti. Kapı çaldı. Gelen ortanca çocukları Salih’ti. Onun da neşesi yerindeydi. Yarının heyecanı delikanlıyı da sarmıştı. Geniş omuzlu, atletik yapılı delikanlı önce mutfaktaki kardeşinin yanına gitti. Hızla Elif’in yanına yaklaştı. Kardeşinin yanağını okşadı. Ona: “Naber, güzellik” diye sordu. Güler yüzlü genç kız, bir yandan kahveyi karıştırırken, bir yandan da çok sevdiği abisine: “Çok iyiyim abiş. Nerelerde kaldın. Dur ben söyleyeyim istersen. Nur’la birlikteydin değil mi ?” Elif, bu soruyu abisine sorarken onun gözlerinin içine muzip muzip bakarak sormuştu. Salih de oyunu devam ettirmek istercesine kız kardeşinin yanağından makas alarak, neşeyle, “Kız, bıcırık, senden de hiçbir şey saklanmıyor” dedi ve ekledi: “Ben de kahve isterim..”

İçeriye geçti. Anne-babası adeta büyülenmiş gibi bakıyorlardı. O an yarını düşündüklerinden emindi. Tekli koltuğa oturdu. Her ikisi de, oğullarının geldiğini ve koltuğa oturduğunu fark etmemişti. Salih de onlara ses etmedi. Hayranlıkla anne-babasını izledi. Birkaç dakika sonra, Elif kahveleri getirdi, “Babacığıım, kahve hazır, buyurun.” diyerek sundu. Adeta hipnotize olmuş gibi bakan Sadettin Bey, kızının yanına geldiğini fark etmedi. Bir müddet sonra fark etti kızının geldiğini. Kendini toplamaya çalıştı ve gür sesiyle seslendi: “Vay vay vay, benim şirinem dünyanın en güzel kahvesini yapmış..”

Bol köpüklü kahvesinden höpürdeterek bir yudum aldı. Genç kız, annesine, abisine kahvelerini sundu. Kendi fincanını alarak abisinin yanına oturdu. Kahve fincanlarından yükselen dumanlar, bu güzel aileyi daha şimdiden yarınlara alıp götürmeye başlamışlardı. Hiçbiri bir şey konuşmuyordu. Lakin hepsi aynı duyguda idiler.

O gece de hiçbiri uyuyamadı. Sabaha kadar dönüp durdular. Gün ağarmaya başladığında Elif’in ve Salih’in içleri biraz geçer gibi olmuştu. Ancak bu da uzun sürmedi. Biri yarım saat, diğeri de bir saat kadar sonra uyandılar. Sadettin Bey ve Fatma Hanım’ın gözlerine ise zerre kadar uyku girmemişti. Heyecanları her geçen an daha da katmerleniyordu. Sadettin Bey kalktı yataktan önce. Tören sabah 10’da başlayacaktı. Daha dört saat vardı. Lakin, yerinde duramayan adam, yüzünü yıkar yıkamaz yatak odalarındaki elbise dolabını açtı. Lacivert takım elbisesini çıkarttı. Şirket ikramiyelerini vermiş olsaydı; yarın için kendine parlak kumaştan şöyle gösterişli bir takım elbise alacaktı. Ancak, şirket, ekonomik durumunun gayet iyi olmasına rağmen, verdiği sözü tutmamış ve işçilerin ikramiyesini ekonomik zorluk gerekçesiyle vermemişti. Sadettin Bey, buna rağmen, biriktirebildiği para ile karısına ve çocuklarına en pahalı elbiseleri almıştı. İçini çekti, fakat yapacak bir şey de yoktu. Alamamıştı. Buna rağmen mutlu hissetti kendini. Tadını çıkara çıkara giyindi kıyafetini…

Kara Harp Okulu Komutanı mezuniyet töreninin açılış konuşmasını yaptı. Ardından okul birincisi konuşmasını yapmak üzere sahneye davet edildi…

Davet edilen öğrenci, Sadettin Bey’in ve Fatma Hanım’ın oğulları Kemal’den başkası değildi,

Oğullarının çok başarılı olduğunu bilmekteydiler,

Fakat Ondan okul birincisi olmasını da beklemiyorlardı,

Elif ve Salih bunun üzerine kendilerini tutamadılar,

“Aslan Abimm, benim” diye bağırdılar,

Sadettin Bey ve Fatma Hanım, sevinçten ne yapacaklarını bilemediler,

Öylece kaldılar,

Kemal, her Türk gibi güçlü bir şekilde sahneye geldi,

Konuşmasını yaptı,

Konuşmasında, çok güzel bir aileye sahip olduğu için çok mutlu olduğunu da belirtti,

Alkışlar yoğundu,

Hatta yağmur gibiydi,

Dinmek bilmiyordu,

Kara Harp Okulu Komutanı, bir sürpriz yapmıştı,

Kemal’in rütbelerini takmadan önce; Onun ailesini sahneye davet etti;

Geldiler,

Komutanı, ışıl ışıl yanan birer yıldız taktı çiçeği burnunda Teğmen’in apoletlerine,

Bir alkış tufanı daha koptu,

Alkışlar, bütün ülkeden işitilmiş olmalıydı,

İzmir’den, Ankara’dan, Adana’dan, Diyarbakır’dan, Trabzon’dan, Kars’tan,

Ana- oğul sarıldı önce,

Anasının gözyaşlarıyla ıslanmış nurlu yüzünü öptü Teğmen,

Babası alnından öptü Kemal’ini,

“Seninle gurur duyuyorum, oğlum” demek istedi,

Diyemedi, sesi titredi,

Göz göze geldi aslanıyla,

Ve gözleriyle söyledi.

Salih ve Elif de sarıldılar abilerine,

Elif’in gözyaşlarını cebinden çıkardığı bembeyaz mendiliyle sildi Kemal Abisi,

Vakit gündüz vaktiydi,

Pırıl pırıl bir güneş,

Her yeri parıltılı yıldızlar sardı birden,

Ay da gösterdi gülen yüzünü,

Kemal’in tam üzerindeki yıldıza yaklaştı,

Ay yıldız oldular..

Şehitler ve Gaziler gökyüzünü kırmızıya boyadılar,

Diğer yıldızlar kayboldular,

Teğmen Kemal’in üzerindeki ay-yıldız yerleşti kırmızı tabloya,

Tablo, şanlı TÜRK BAYRAĞI oldu,

Güneşin yüzü bir insan yüzüne dönüştü,

Tanıdık bir yüze,

GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN YÜZÜNE..

Genç Teğmen’e gülümsedi Gazi,

“Aferin çocuk..” dediği işitildi sonra…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.