Birleşmiş Milletler, Büyük Konferans Salonu,

Japon delege Takashi Urawa: "Çok değerli delegeler, tüm dünya devletleri, insan hakları kapsamında, ülkelerindeki genelevlerin ivedi bir şekilde kapatılması; burada yıllardır insana yakışmayacak şekilde hayatlarını sürdürmek zorunda bırakılan kader kurbanı kadınların böyle bir yaşamdan kurtarılması konusunda ortak karara varmışlardır. Bu karar doğrultusunda, bu kadınların çok acele işe yerleştirilmeleri, kendilerine güven içinde kalacakları yerler temin edilmesi ve yıllarca toplumdan dışlanan, hor görülen, sanki bile isteye başka erkeklerle birlikte olan bu insanların topluma karışması da alınan kararlar arasındadır. Ayrıca, her biri bir yıldız olan ve dünyamızı aydınlatan kadınları tuzağa düşürerek , onlara zorla imza attırarak borçlandıran, onları satan ve sırtlarından para kazananlar da gene en kısa zamanda yakalanıp ağır bir şekilde cezalandırılacaklardır. Sayın delegeler, şu an tarihi bir an yaşıyoruz.. Bütün insanlığa hayırlı olsun…"

Birleşmiş Milletler salonundaki bütün delegeler aynı anda ayağa fırladılar ve elleri acıyıncaya kadar alınan bu ışıltılı kararı alkışladılar…

Devletler hemen kararı uygulamaya başladılar. Kadınları köleleştirenleri hızla yakaladılar…Kadınlar sırtlarındaki yüklerden kurtuldukça; İnsan Hakları Beyannamesi gerçek anlamına kavuşuyordu...

Bir spor salonu,

Üstteki karar doğrultusunda, spor salonunun sahibi, ülkesindeki hayat kadınlarından birisini istihdam etti…

Otuz yaşlarındaki, hafif kamburu çıkmış kadın, prangalarından kurtulduğu için sözcüklerle anlatılamayacak kadar mutluydu. Göz pınarlarından bir damla mutluluk gözyaşı elmacık kemikleri çıkık yanağına düştü. Neşeyle elindeki süpürge ile spor salonunu süpürmeye başladı. Vakit öğlene doğruydu. Devasa salonda iki genç kız, ve orta yaşlı bir adam spor yapıyorlardı. Henüz otuzunda olmasına rağmen, çektiği dayanılmaz ıstıraplardan dolayı saçları beyaza dönen kadın, özgür olmanın kendine verdiği anlatılmaz hayat enerjisiyle bütün spor aletlerinin her köşesini hakkını vererek süpürüyordu. Arada aklına çektikleri geliyordu. Geliyordu gelmesine lakin artık bir işi vardı. Devlet de kendisine ve dünya tatlısı kızına bir ev vermişti. Bir işi ve başlarını sokacakları bir evi vardı. En güzeli de artık aşağılanmayacaktı. Her insan gibi onuruyla yaşayacaktı. Spor Hocaları da durumdan haberdarlardı. Spor salonu sahibi gibi, onlar da hayata tutunmaya çalışan kadına sevgiyle destek oluyorlardı. Bu da kadının kendisini daha güçlü hissetmesini sağlıyordu. Her şeye rağmen kadının üzerinde bir tedirginlik vardı. Spor yapan insanların yanından geçerken onlara ürkek bakışlarla bakıyordu.

Salon sahibi kısa boylu adam, biri erkek biri kadın olan iki spor hocasına ve çalışanlarına öğlene doğru yemek ısmarladı. Kadın, temizlik yaparken hayli yorulmuştu. Acıkmıştı da. Yemeğini bir çırpıda midesine indirdi. Hepsi, acımayla karışık sevgi dolu bakışlarıyla, fark ettirmeden kadına bakıyorlardı. Kadının sağ gözünün altında büyük bir jilet yarası vardı. Salon sahibinin yüzüne anlatılmaz bir keder yerleşti. Kadının çekmiş olduğu dayanılmaz acıları gözünün önüne getirmiş olmalıydı. O esnada kadınla göz göze geldi. Telaşla gözlerini kadının gözlerinden uzaklaştırdı. Kadın spor hocası hem cinsinin utanmaması için birbiri altına espriler yaptı. Hepsini gülmekten kırdı geçirdi. Bakışların üzerinden çekilmesiyle rahatlayan kadın da güldü. Çok güldü. O an aklına, çocukluk yılları geldi. Babası da, tıpkı bu kadın spor hocası gibi çok komikti. Annesini, kendisini ve kardeşlerini karınlarını çatlatacak kadar güldürürdü. Gerillalar, çeltik tarlalarında pirinç toplarken babasını katledinceye kadar hep gülmüştü. O günden sonra ise hiç gülmemiş, hep ağlamıştı. İnsan kaçakçıları annesini, kendisini ve kardeşlerini başka insanlara satmıştı..

Erkek spor hocası, kadının gözlerinin buğulandığını gördü. Hepsi onun hayata tutunabilmesi için çırpınıyorlardı. Üzüldü. Çok üzüldü. Ona neden üzüldüğünü sordu. Kadın bir şey olmadığını söyledi. Sonra hepsine yürekten teşekkür ederek ayağa kalktı. Çalışmaya devam edecekti. Salon sahibi bunu fark etti. Babacan bir tavırla kadına öğle paydosunda olduklarını ve dinlenmek için daha yarım saatleri olduğunu söyledi. Söyledi söylemesine ama kadın kendilerine o kadar minnettardı ki; çalışarak, çok çalışarak onlara duyduğu minnettarlığı göstermek istiyordu. Kibar bir şekilde, salon sahibine karnının doyduğunu, çalışmaya gideceğini söyledi. Çalışanların göz pınarları doldu. Lakin bu durumu ona belli etmemek için her biri başka tarafa baktı. Çalışanlarından farkı olmayan salon sahibi; ne derse desin, o an, bu saygı duyulacak kadını durduramayacağından emin olduğu için ona sevgi dolu bir ses tonuyla: "Peki kızım. Sen bilirsin.." dedi. Kadın hepsine ürkek ve sevgi dolu bakışlarla baktı. Odanın kenarında duran paspası alarak hızla uzaklaştı…

Akşama doğru salon çok kalabalıktı. İşlerinden çıkanlar birer ikişer salona akın ediyorlardı. Kadın, aralarda dinlenme hakkı olmasına rağmen hiç dinlenmiyor, hep çalışıyordu. Salon sahibi, çalışmaya başladığı gün kendisine bir miktar avans vermişti. Kadının aklına avans geldi. Sonrasında da yavrusu. İş dönüşü, ona güzel bir yemek yapacak; birlikte ağız tadıyla yemeklerini yiyeceklerdi. Yüzünde bir tebessüm oluştu. Daha bir şevkle temizliğine devam etti…

Kadın, bacak hareketlerinin yapıldığı aletlerin etrafını süpürüyordu. Spor yapan, uzun boylu, sarı saçlı bir adam, kadını fark etti. Onu hemen tanıdı. Aşağılık bir şekilde sırıtarak yandaki alette çalışan kısa boylu adamı koluyla dürttü. Ona “Hey, benim gördüğümü sen de görüyor musun ? Şu temizlikçi kadın, bizim Mary’nin evinde çalışan kadın değil mi, burada ne işi var ?” dedi. Alaylı alaylı kadına baktılar. Sarı saçlı olan, aletten ayrılarak kadının yanına gitti. Kollarından tutarak dalga geçmeye, onu aşağılamaya başladı. Kadın utandı. Çok utandı. Yüzü kıpkırmızı oldu. İnsanlar spor hareketlerini bırakıp olan biteni izlemeye başladılar. Önceleri hiç kimse bir şey anlamadı. Zavallı kadının bütün korkusu da buydu. Birilerinin kendilerini tanıması, çalıştığı işyerinde istenmemesi ve yeniden hayatının zindan olması. O an gözünün önüne küçücük evlerinde kendisini hasretle beklemekte olan kuzusu geldi. Kovulursa ona yemek götüremeyecekti. Kahroldu. O arada şahsiyetsiz adam, kadının kolundan çekip onu sarsıyordu. Zaten çok zayıf olan kadın, adamın gücüne daha fazla karşı koyamadı. Dizlerinin üzerine çöktü. Spor hocaları ve spor yapanlar hızla adamın ve kadının yanına yaklaştılar. Erkek spor hocası, hışımla adama çıkıştı: “Bırak çalışanımızı, ne yaptığını sanıyorsun sen.." Adam yılışık bir tavırla, ağzından etrafa tükürükler saçarak: “Çalışanınız mı, Mary’nin sermayesi ne zamandan beri sizin çalışanınız oldu..". Dizlerinin üzerine çökmüş olan biçare kadının daha fazla dermanı kalmadı. Yüzüstü yere kapaklandı. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Ahlaksız adam bir yandan da kadını ayağıyla itekliyordu. Spor Hocası daha fazla dayanamadı. Çam yarması adamın çenesine bütün gücüyle bir yumruk indirdi. Bu yumruk, dünya kurulduğundan beri kadınlara yapılan eziyete indirilen bir yumruktu aslında.. Adam feleğini şaşırarak yere yapıştı. Aynı anda kadın spor hocası, kadıncağızı yerden kaldırdı. Onu sardı. Başını kendi kız kardeşini sever gibi okşamaya başladı. Kadın spor hocası ve salondakilerin çoğu ağlıyorlardı.. Yerdeki zorlukla ayağa kalktı. Spor hocasına tehditler savurarak salondan çıktı.

Bu kez kırk yaşlarındaki bir adam spor hocasına çıkıştı: “Siz, hangi hakla bir genelev kadınını burada çalıştırıyorsunuz.. Biz buraya eşlerimizle ve kızlarımızla çalışmaya geliyoruz. Hemen bunu kapı dışarı edin. Yoksa biz gideceğiz.." Kendini bilmez adamın bu sözleri üzerine insanların büyük bölümünden adamı protesto eden sesler yükseldi. Ne yazık ki; bazıları da adama destek oldu. Onlar da, kadın hemen salondan uzaklaştırılmazsa bir daha gelmeyeceklerini söylediler. Birkaç saniyedir, kızgınlıkla söylenenleri, dinleyen salon sahibi daha fazla dayanamadı ve konuşmaya başladı: “Öncelikle herkes bilsin ki; hanımefendi bizim çalışanımızdır. Biz kendisini çok seviyoruz. Çok çalışkan ve sorumluluk sahibidir. Hiçbir güç onu buradan uzaklaştıramayacaktır. Bazılarınız, burayı terk edeceğinizi söylediniz. Siz bilirsiniz. İsteyen gider, isteyen kalır.. Biz, burada çalışanıyla, müşterisiyle hepimiz bir aileyiz. Hiç merak etmeyin ayakta kalırız. Hanımefendinin geçmişte nasıl zor bir hayat yaşadığını biliyoruz. Onu buraya çalışmaya başlattığımda, bu kararımda hiç tereddüt etmedim. Kendisi ailemizin bir parçasıdır.."

Salon sahibinin bu anlatılmaz cevabı karşısında salonda kelimelerle ifade edilemeyecek bir alkış koptu. Kadın spor hocası, salon sahibinin ışıltılı sözleri sonrasında bir nebze olsun kendine gelen kadını bir sandalyeye oturttu. İnsan olan salon sahibinin sözlerinin de etkisiyle salondakilerin yüzde doksanından fazlası oturmakta olan kadının yanına gelerek ona destek verdiler. Bazıları yere çökerek kadına; onun arkasında olduklarını söylediler. Kadın mutluluk dolu bakışları eşliğinde kafasıyla onlara teşekkür etti. Kıvırcık beyaz saçlı, güler yüzlü, yaşlıca bir kadın çömeldi. Kadının ellerini tuttu. Ona şefkatle: “Yavrum, ben yalnız yaşıyorum. Zamanın olduğunda bana temizliğe gelir misin ?" diye sordu…

Az önce karısıyla ve kızıyla spor salonuna geldiğini ve kadının uzaklaştırılmasını söyleyen adam, kızgın bakışlarla kalabalığa bakıyordu. Kalabalık onun sert sözleriyle irkildi: “Sizi şikayet edeceğim.." Bu densiz ifadeye cevap kadın spor hocasından geldi: “Size söylemek istediğim bir şey var: Bizler; toplum olarak bu hanımefendiyi küçük görmek yerine, kendimizi ayıplamalıyız. Ona elvermezsek, hayata tutunmasına destek olmazsak işte o zaman bize yuh olsun. Siz aynı kafada gitmeye devam edin.."  Spor hocası, sözünü bitirir bitirmez adamın karısı ve kızı da adama aşağılar bakışlarla bakarak kadının tarafına geçtiler. Adam daha da hırslandı. Tam bir şey söyleyecekken, salon sahibi adama bir kez daha haddini bildirdi: “Şikayet mi edeceksin. Et o zaman. Haydi durma.. Anca gidersin.."

Salon coştu. Coşku tüm evrene ulaştı. Salondaki ve tüm dünyadaki KADINLAR birer yıldıza dönüştüler…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.