Melek, Cenab-ı Allah’ın nurdan yarattığı, nefsaniyeti olmayan, latif varlık olup hangi amaç için yaratılmış ise o amacı emredildiği şekliyle yerine getirendir. Bu sebeple yaratılmış, yaratılan, yaratılacak her zerre ve her fiil için melek vardır. Melekler iradesi olmayan emirle kaim varlıklardır. Bildiğimiz dört büyük melek şunlardır,

1. Cebrâil, vahiy meleğidir

2. Mîkâil, doğa olayları meleğidir

3. İsrâfil, sûr’un üfürülmesi meleğidir

4. Azrâil, öleceklerin canlarını alan melektir

Meleklere iman etmek, iman sahibi olmak için yapılması gerekenlerin içindedir lakin bu iman, “Evet nurdan yaratılmış bir melek varmış” söylemi şeklinde olduğunda iman değildir, inanmaktır. İmana ermek için hakikatine erip hakikatine göre yaşamak gerekir. Melek, kendi iradesi olmayan, latif ve enerjisel olduğundan kendimizde var olan bu özellikler de melek olmaktadırlar. Bu özellikleri tevhit üzerine işlevsel hale getirmedikçe meleklere iman asla gerçekleşmeyecektir.

Kendimizdeki latif, enerjisel yani melek olanlar nelerdir?

Düşünme özelliğimiz bağımsız olmayıp kendisi diyerek bireyselleştiremeyeceğimiz bizden ayrı bir olgu değil biz neyi düşünmek istersek onu düşündüğümüz enerjisel özelliktir.

Hislerimiz ki üzülme, mutlu olma, sevgi gibi özelliklerimiz olup latif, enerjisel ve bize tâbîdirler.

Öğrenip bilebilmemiz kendi iradesi olmayan yönümüzdür.

Kudretimiz bizim irademize göre işlevsel olan iş yapabilme özelliğimizdir.

Görebilmemiz, kendi bilinciyle bağımsız olmayıp biz nereye baksak orayı gören latif yönümüzdür.

İşitebilmek, konuşabilmek gibi sıfatlarımız latif olup birer melektirler.

İşte bizler, kendisine melek olarak isimlendirilen sıfatlarımız ile varlığı mümkün olanlarızdır ve bu sıfatlar Cenab-ı Allah’ın bizi Kendi sıfatlarıyla Kur’an’ı kerimde, Tin suresi 4 ayeti kerimde,

Andolsun ki Biz, insanı Ahsen’i takvim özelliğinde yarattık.

buyururken, “Ahsen” diye zikrederek ziynetlemiş olmasıyla, bizi yaratırken bize bahşettiği meleklerdir ve kendi iradeleri olmayan, emirle kaim nurani varlıklardır. Bilincimiz, hislerimiz, kanaatimiz ve değişim özelliğimiz baş meleklerdir. Bunlara iman, tüm bu özelliklerimizi ikilikten yana kullanmaktan alıp tevhide tâbilikle Allah’a yöneltmektir. Meleklere iman etmeden yani bizler, varlığımızın esası olan sıfatlarımızın Allah’a ait olduğunu kabulleniş neticesinde var oluş gayesi doğrultusuna yöneltmedikçe bu sıfatlardan sahibi olan Allah’ı bilip şehadet edemeyiz, Allah’a kul olamayız. Cenab-ı Allah Kendisini yüce Kur’an’ı Kerimde,

Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (İnsan-30)

Allah her şeyi bilendir, her şeye kâdir olandır. (Fatır-44)

O her şeyi işitiyor, hepsini görüyor. (Yunus-65)

Rabbinin her şeye şahit olması kâfi değil mi? (Fussilet-53)

Allah her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. (Fussilet-54)

Allah işitendir, bilendir". (Maide-76)

diyerek tarif etmektedir. Allah dileyendir ki bizlerde dilemek mevcut, Allah güç sahibidir ki bizlerde güç mevcut, Allah iştendir bizlerde işitme mevcut, bilendir bizlerde bilme mevcut, Allah görendir bizlerde görme mevcut. İşte bizler Allah’ın bizi yaratırken kendi özellikleriyle yaratmış olmasından dolayı sıfatlanmış olanlarız ve kendimizde mevcut olan bu sıfatlar, Allah’ın Kendi sıfatlarıyla bizimle bize tecelli edişinden dolayıdır. Bizler kendimize bakıp melek olan bu sıfatlarımız ile Allah’ı tanıyabiliriz. Bakara suresi 115 ayeti kerimde Cenab-ı Allah’ın,

Ve doğu da Allah’ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın Veçhi işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi’dir

diyerek yaptığı tanımlama da tam olarak bu gerçeğin beyanıdır. Ayet bize genel tanımıyla “Doğu ve batı ile yaratılanların tümü kast edilirken, hangi yaratılana bakarsanız bakın Allah’ın veçhini, sıfatını görürsünüz çünkü Allah vasidir yani sıfatıyla tecelli etmiştir” demektedir. Hususi tanımıyla da, “Doğu ve batı olan varlığınızın hangi özelliğine bakarsanız bakın o özelliğinizin Allah’ın Kendi sıfatıyla size tecelli ederek görmenizden Allah’ın gördüğünü, işitmenizden işittiğini, kelamınızdan konuştuğunu gibi Kendisini bilinir kılınışını, görürsünüz çünkü tüm sıfatlarınız Allah’ın sizi vasi oluşuyla kaplaması olup Kendi sıfatlarıdır” demektedir. Buradaki “Vasi” yani kaplama, kuşatma özelliği, bir varlığın ikinci bir varlığı kuşatması olmayıp suyun buzu kuşatması gibi bir kuşatmadır.

İşte bizler meleklere iman ederken sıfatlarımızın Allah’ın sıfatları olduğunu kabul edip kendimizi, sıfatlarımızdan Allah’ı bilip tanıyanlardan eyleyerek sıfatlarımızı tevhide tâbi kılarak Allah’tan başka ilah olmadığına şahit olmuş şahitlerden olmadıkça iman etmiş olamayız. Cenab-ı Allah Zariyat suresi 56 ayeti kerimesinde,

Ve Ben, insanları ve cinleri başka bir şey için değil, sadece Bana kul olsunlar diye yarattım

buyurarak, yaşamın her anının Kendisine muhabbet, zikir ve hizmetle, Kendisinden başka ilah olmadığına şehadetle, sevdiklerini sevmeyle gerçekleşen kulluk üzerine olması gerektiği gerçeğine işaret edip Kendisine davet etmektedir. Allah’a kulluk imanın şartlarını yerine getirmeyle mümkün olduğundan meleklere iman yani sıfatlarımızı Allah ile tevhit ederek yaşamak farzdır. Bu, yaratanın Kendisi için Kendi özelliklerinde yarattığının, yaşamının yaratanını bilmesi, düşünmesi, dilemesi, sevmesi, keşfetmesi, şahit olması, işitip zikretmesiyle mümkünken yaratılanın gerçek değerine ulaşıp yaratıcısıyla güzelleşmesidir. Allah’ın bilinmeyi istemesi, bu uğurda yaratılan bilme özelliği olan bizlerin Allah’ı bilerek Allah ile güzelleşmemizi istemesidir.

Meleklere iman, kendi dışımızda nurani bir varlığın olduğunu işitme sonucu inanmak boyutunda kalıyorsa henüz iman değildir. İman, işittiğimizi kendimizde bulup yaratılış gayesi üzerine kılmaktır. Yaşamın tek taraflı dünyaya dönük yalnız nefsani tatminler için yaşanıyor olması ama bu arada da işitilene inanmak iman olmaz. Yaşam, varlığımızdan yaratanı tanıyıp her yarattığından O’na şehadet ile sürdürülüyorsa iman gerçekleşmiştir ki buna, Alâk suresi 1 ayeti kerimede,

Yaratan Rabbinin adıyla oku!

emrini yerine getirerek Rabbin adıyla kendimizi ve âlemi okumak denir. Meleklere imanı olan, bu meleklerle, yaratan Rabbini yaratılmışlıkta okuyandır.

ozkan.gunal@emekyayinevi.com

http://www.emekyayinevi.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Vahit 6 yıl önce

Hay Allah razı olsun. Sağolun efendim.

Avatar
Zahide Alan 6 yıl önce

Allah razi olsun.