İç virüslerimiz yetmiyormuş gibi,dış virüsler de zorluyor bizi.
Siyasi virüslerle mücadeleyi öğrendik,oldukça tecrübe kazandık ama, tıbbi virüslerde henüz çok yeni ve acemiyiz. Çok şükür şimdiye kadar ciddi bir bulguya rastlamadık. Ayrıca etkili ve sıkı önlemler de alıyoruz. Ama bu demek değil ki, Korona bizi teğet geçer. Baksanıza İran’ı iyice yokladı, hükümetin yarısı karantinada. İtalya’yı kırıp geçiriyor. Uzakdoğu’yu berbat etti, Ortadoğu’yu sallıyor, Güney Amerika’yı iyice etkiledi. Avrupa direniyor ama, daha ne kadar dayanabilecek belli değil.

Korona hem dünya sağlığına ve hem de ekonomisine büyük zararlar veriyor. Ülkeler giriş-çıkış kapılarını peşpeşe kapatmaya başladı. Havaalanları bomboş, uluslararası tarifeli seferlerin çoğu yapılamıyor, binlerce uçak iniş-kalkışa hasret alanlarda park halinde bekliyor. İnsanlar tedirgin, açlık tehlikesine karşı gıda stokuna başladılar. İngiltere’den gelen haber ve fotoğraflara bakılırsa, marketlerin rafları boşaldı. Benzer haberler Batı dünyasının büyük şehirlerinden de gelmeye başladı. Tüccarlar satılan malı bulamamaktan, raflara koyamamaktan korkuyorlar.

Rahatına düşkün Avrupa’lı bize nazaran daha panikçi. Biz genelde kaderciyizdir. Virüsten, mirüsten, salgından filan pek korkmayız. Eğitilmiş insanımız bilinçli önlemini alır da, nüfusun büyük bir kısmı pek oralı olmaz. Bu kesimin ilacı "Allah korusun"dur. Elbette Allah korusun ama, Allah bize akıl fikir de vermiş. Onu kullanabilsek eğer, ek korumaya gerek kalmaz. Korona tehlikesine karşı umursamazlığın benzerine AİDS salgınında da rastlamıştık. AİDS bizden korksun diyordu çapkın ve cesur Türk erkekleri. Bu yüzden bir miktarını telef ettik ama, dünyaya karşı pek renk vermedik. Gerçi bu Korona AİDS’e filan benzemiyor. Bu kere belanın püsküllüsüyle karşı karşıyayız.

Tüm dikkatimizi Suriye sınırına, İdlip konusuna, Rusya ile ilişkilere yönlendirdik. Bizim heyet Putin’in kapısında ne kadar bekledi, bizim bakanlar Putin’in parmak işaretine neden koştular, Moskova dönüşü zafer mi hezimet mi, bunu tartışıp duruyoruz. Devletin ve milletin çıkarı için dilimizi kullanacağımıza, yumruklarımızı konuşturuyoruz. Elbette Suriye konusu çok mühim, elbette bu işten en az zararla nasıl kurtuluruz, evlatlarımızı şehit vermeden yabancı topraklardan nasıl çekiliriz, milyonlarca mülteciyi ülkelerine nasıl göndeririz, elbette bunları akıllı uslu konuşup, ortak bir çözüm yolunda mutlaka birleşmeliyiz. Ama bunları yaparken, bütün dünyanın sağlığını ve ekonomisini tehdit eden Korona ile mücadelenin yükünü, sadece Sağlık Bakanının omuzlarına da bırakmamalıyız. Çünkü bu virüs sadece sağlığımızı değil, tüm yaşamımızı, beslenmemizi, genel ekonomimizi feci şekilde etkileyebilir.

Türkiye nasıl ciddi bir deprem tehdit ve tehlikesi altındaysa, aynı ciddiyette ve önemde bir korona salgını ile de karşılaşabilir. Allah göstermesin ama, biz yine de etkili tedbirlerimizi alalım. Deprem konusunda hala ciddi bir önleme rastlıyamıyoruz. Halkın toplanma alanlarını bile imar rantına açmış bir devletiz. Deprem olduğunda ne yaparız, nereye sığınırız, sağlık merkezlerine nasıl ulaşırız? İletişim araçlarını nasıl devreye sokarız, haberleşme kanallarını nasıl açık tutarız? Askeri polisi, belediyeleri, Üniversiteleri, sivil toplum örgütlerini nasıl ve ne şekilde yararlı bir biçimde çalıştırabiliriz? Bunun bir tatbikatının şimdiye kadar çoktan yapılması lazımdı. Ama yapılamadı, yapılamıyor işte..

Aynı durum Korona ile mücadelede de karşımıza çıkıyor. Devlet tüm kurumlarıyla ve koordinasyon yaparak meseleye el koymalı ve hemen önlem planını hazırlayarak, bunu süratle devreye sokmalıdır. Televizyonlardaki elinizi sık sık sabunla yıkayın, kolonya kullanın, tokalaşmayın, sarılıp öpüşmeyin gibi tavsiyeler yeterli değil. Askeri, sivili, köylüsü, kentlisi, genci, yaşlısı, işçisi, çiftçisi ne yapmalı, nasıl korunmalı? Önlemlerin kontrolü nasıl sağlanmalı? Bunun için de devletin geniş bir koordinasyon toplantısı yapması ve talimatlarını peşpeşe sıralaması gerekir. Önlemlerin neler olabileceğini ve nasıl uygulanabileceğini bizler bilemeyiz. Onun içindir ki, devletin tüm kurumları ile sivil toplum örgütlerinin de temsil edileceği geniş ve kapsamlı toplantılar yapılmalı, ciddi ve tartışmasız uygulanacak bir plan hazırlanmalıdır.

Korona virüsünün zarar ve tehlikelerini sadece biz değil, tüm ülkeler bertaraf edici çalışmalar yapmalı ve bu beladan elbirliğiyle kurtulmalıyız. Yoksa bu virüsün vereceği zararın altından kolay kalkılamaz. Diğer sektörler biryana, virüsün sadece turizmimize vereceği zarar milyarlarca doları aşar, tüm turizm gelirlerimizi etkiler ve turizmin yan sektörlerini de çökertir. Bunun için de hükümetin ayrıca bir çalışma yapması ve Allah korusun gelebilecek turizm iptallerine karşı sektöre destek çıkması lazım. Örneğin uçak başına destek teşvikinin yeniden gündeme getirilmesi, KOBİ desteklerinin arttırılması, vergilerin sezon sonuna ötelenmesi, yarı zamanlı istihdam ve personele ücretsiz izin gibi…

İnşallah Mayıs’a kalmaz bu virüs tehlikesi tüm dünyada çözülür ve insan sağlığı ile turizme vereceği zararlar da ortadan kalkar. Çünkü virüs sıcaklarla birlikte kaybolurmuş. Uzmanlar böyle diyorlar.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.