Top sakallı, uzun boylu doktor, sekiz yaşındaki çocuğun tahlil sonuçlarını uzun uzun inceledi. Yüzüne; korktuğu şeyin başına geldiğini gösteren bir ifade yerleşti. İstemeye istemeye koltuğuna yaslandı. Dakikalardır, ağzından çıkacak güzel bir haberi bekleyen çocuğun babasına ve annesine üzüntülü bir şekilde baktı. Önce bir şey söyleyemedi. Diğerleri de doktor gibiydiler. Onlar da ne bir şey söylüyor, ne de bir şey soruyorlardı. Sormuyorlardı sormasına lakin bakışları, doktorun cevabını sabırsızlıkla beklediklerini açık bir şekilde gösteriyorlardı. Geniş yüzlü doktor, derin bir nefes aldı. O an, bu nefesin yüzyıllar boyu sürmesini; bu sayede, kötü bir durumu yavrucağın annesine ve babasına söylememeyi diledi. Lakin hayat zordu, acımasızdı. Ağır ağır söze başladı:

-Bakın, çocuğunuzun başının büyümesinin, sizin belirttiğiniz gibi geçen yıl başının üstüne düşmesinden kaynaklanan travmadan olabileceğini düşünüyordum. Ancak yapılan tetkiklerde, güzelliğin başının büyümesinin ardında başka bir neden tespit ettik. Söylemesi zor. Çok zor. Biz doktorlar için hastayı tedavi etmek , edebilmek ne kadar mutluluk veren bir olaysa, kötü haber vermek de bir o kadar acı veren bir durumdur. Oğlunuzun beyninde kötü huylu bir tümör var. Hemen yarın oğlunuzu tekrar MR’a alacağız ve bu tümörü detaylı olarak inceleyeceğiz.. Bu hafta içinde de onu ameliyata alacağız…

Orta yaşlı doktor, sözlerini zorlukla bitirebilmişti. Cebinden mendilini çıkarttı. Karşısında ağlamakta olan kadını, şok olan ve öylece donup kalan adamı görünce kendini daha da kötü hissetti.. Küçücük bir çocuk, şu anda arkadaşlarıyla birlikte sokaklarda koşturmak, yaşama neşeyle gülümsemek yerine sırtındaki yük ile boğuşmak zorundaydı. Başı da sürekli büyüyordu. Bu büyüme de yavrucakta şiddetli ağrılara yol açıyordu. Bir ameliyat, belki de başka ameliyatlar geçirecekti. Doktorun aklına o an, torunu geldi. Sağlıklıydı ama hayat ertesi gün ona nasıl bir sürpriz hazırlayacaktı, nereden bilebilirdi ki bunu..

Anne ve babası çocuğu hastaneye getirmekte epey geç kalmışlardı. Çok daha önceden getirebilselerdi, tedavi hiç şüphe yoktu ki başarılı olacaktı. Lakin, saçlarının yarısı kırlaşmış doktor, zaten o an tarifsiz bir acı içinde kıvranmakta olan aileye bunu söylemedi, söyleyemedi. Söyleseydi de ne faydası olacaktı..

30 yaşlarındaki adam ve kadın, zorlukla yerlerinden kalktılar. Uzun yüzlü adam, karısının koluna girdi. Kadının gözlerinden yaşlar sicim gibi iniyordu. Adamın de yüreğinde korkunç acılar vardı. Nefes almakta zorluk çekiyordu. Odanın duvarları her ikisinin de üstüne üstüne geliyorlardı. Doktor, adamın sırtını sıvazlayarak, çocuk için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söyledi. Söyledi söylemesine lakin karı-koca onu duymadılar bile. Doktorun odasından zorlukla çıktılar. Adam güçlü olmaya çalışıyordu. Kendini biraz toparladı. Çocuğu doktorun yanına getirmemişlerdi. Onlar doktorun odasındayken, yavrularını, uzun boylu, güler yüzlü bir hemşireye emanet etmişlerdi. Hemşire de yavrucakla, o esnada kendi çocuğu gibi ilgilenmiş, onunla oyunlar oynamıştı. İlerideki bankta oturmakta olan hemşire ve çocuk, adamın ve kadının kendilerine yaklaştıklarını fark ettiler. Kadın da kendini toparlamaya çalıştı. Kimse görmeden, kocasının verdiği kağıt mendille yüzünü siliverdi. Anlatılmaz bir içgüdüyle kendilerini toparladılar. Hemşire, sonucu biliyordu. Yuvarlak yüzlü çocuğun anne ve babasına güçlülükleri için o an büyük bir hayranlık duydu…

Hastane çıkışında uzunca bir süre hiçbir şey konuşmadılar. Otobüse bindiler. Neden sonra, babası oğluna şakalar yapmak, onu eğlendirebilmek için elinden geleni yapmaya başladı. Anneciği de.. Çocuk zeki bir çocuktu. Bir o kadar da duyguluydu. Bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Anlamıştı anlamasına lakin, dakikalardır kendisini mutlu etmek için çabalayan kadının ve adamın gayretlerini onların gözlerinin içine sevgiyle bakarak izliyordu. Yüzünde bir tebessüm oluştu. Ancak bu tebessüm ne yazık ki uzun sürmedi zira yakınlarındaki koltukta oturan bir kadının on yaşlarındaki çocuğunun; belki de çocuğa ve ailesine hastalıktan daha çok acı veren şu sözleri otobüste yankılandı: “Çocuğa bakın, kocaman kafası var.." 

Kıvırcık saçlı çocuk bu sözü önce şaşkınlıktan söyledi. Fakat daha sonra gülmeye başladı. Annesi, çocuğuna kızdı. Ona sert bir şekilde baktı. Herkes yaptığı şeyin ne kadar ayıp olduğunu çocuğuna söyleyecek zannederken, kısa boylu kadının şu sözleri oradakilerin yüreklerin adeta söke söke çıkardı: “Ne gülüyorsun, o çocuk yaramazlık yapmış, anne-babasını üzmüş, ondan sonra da böyle koca kafalı olmuş. Yaramazlıklarına devam edersen sen de onun gibi olursun.." Çocuk, kendini bilmez bu insanın sözü üzerine korktu. Sustu. Çevredekiler, sert bakışlar eşliğinde bu patavatsız kadına haddini pek güzel bildirdiler. Bildirdiler bildirmesine lakin, yavrucak ve ailesi de ne yazık ki olanlara şahit olmuşlardı. Zaten yürekleri kanıyordu. Bir de üstüne üstlük, kendini bilmez insanların kırıcı sözlerine muhatap kalıyorlardı. Bu ilk değildi. Düşünceli insanlar çoğunlukta olsa da böyle bir durumda nasıl davranması gerektiğini bilmeyen insanlar da vardı. Hiç şüphe yoktu ki, o anlarda acıları katmerleniyor ve kendilerini daha kötü hissediyorlardı…

Çocuğun baş ağrısı ameliyata yakın biraz daha artmıştı. Görmede bulanıklık başladı. Ağrıyı ağrı kesiciyle durduruyorlardı. Ameliyat sabahı bir mayıs sabahı olmasına rağmen, gökyüzünde kapkara bir hava vardı. Güzelliği ameliyathaneye götürdüler. Giderken anneciğinin elini sıkı sıkı tutan çocuk, o an kendisinin yerinde olmak için can atan anneciğine buğulu gözlerle bakıyordu. Birkaç saniye sonra verilen anestezinin etkisiyle melek gözlerin kapatıverdi. Kalabalık bir aile değildi. Altı-yedi kişi ameliyathanenin çevresindeki banklarda uzun sürecek ameliyatı bekliyorlardı. Çocuğun babası başını, geniş pencereye dayadı. Yağmur sanki kış yağmuru gibiydi. Adamın gözyaşları, acımasız yağmur damlalarına karışıyorlardı. Kederli adam, o an insan, her zorlukta güçlü ve mutlu olmayı başarır sözünün anlamsızlığını yüreğinin derinliklerinde hissetti. Bu sözleri söyleyenler, kendi yerinde olsalar, aynı sözü söyleyebilirler miydi.. Hayat bir boksördü. Acımasızdı.. Boksör yerdeki boksöre asla vurmazdı ama hayat vururdu…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.