Siyasette görüşme trafiğinin doruğa ulaştığı bir haftayı geride bırakarak, 24 Haziran’daki ‘seçim yarışının temellerinin atılacağı yeni bir hafta’ya girdik.

Nelerdir bu seçim yarışının temelleri? Sıralayalım.

-1 Mayıs Salı günü, Cumhurbaşkanı adaylığı için siyasi partilerce Yüksek Seçim Kuruluna yapılacak başvuruları ile 100 bin seçmenin imzasını toplayarak aday olmak isteyenlerin başvuruları başlıyor.

.

-2 Mayıs Çarşamba günü, Seçmen listeleri muhtarlıklarda askıya çıkacak ve itirazlar başlayacak. Yüksek Seçim Kurulunun www.ysk.gov.tr adresinden bina esasına göre düzenlenen seçmen kayıtlarının sorgulanmasına da başlanacak. Ayrıca, 100 bin imza toplayarak aday olmak isteyenlerin YSK’ya başvuruları saat 17.00’da sona erecek. YSK bu başvuruları saat 23.00’a kadar inceleyip, eksik evrakı olanlar ile adaylıkları reddedilenlerin durumunu kendilerine bildirecek. Hastalığı ve engeli sebebiyle yatağa bağımlı olan seçmenlerin seyyar sandıklarda oy kullanabilmeleri için yakınlarının muhtarlıklara başvurmaları başlayacak.

.

-3 Mayıs Perşembe günü, Seçmenler tarafından aday gösterilmek isteyenlerden, evrakı eksik olanlar bunu tamamlayacak, adaylığı reddedilenler itiraz edebilecek. YSK, eksik evrak ve itirazları karara bağlayıp, adaylığı kabul edilenlerin listesini saat 20.00’de ilan edecek.

.

-4 Mayıs Cuma günü, 100 bin imza toplayacak adaylar için seçmenler Seçim Kurullarına başvurmaya başlayacak.

-5 Mayıs Cumartesi günü, Mecliste Grubu bulunan Siyasi Partilerce Cumhurbaşkanı adaylığı için yapılacak başvuruların Saat 17.00’da sona erecek.

-6 Mayıs Pazar günü, YSK Siyasi Partilerin Cumhurbaşkanı adayı başvurularını incelemeye başlayacak. Ayrıca, ittifak yaparak seçime katılma kararı alan siyasi partilerin genel başkanlarının imzalarının bulunduğu ‘İttifak Protokolü’nü Yüksek Seçim Kurulu’na teslim etme süresi sona erecek.

***

Siyasi Partilerden, AKP ile MHP, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylık başvurusunu ayrı ayrı en erken yapan partiler olacak. Bu 2 partinin Erdoğan’nın adaylığı için başvuracakları gün, İttifak Protokolü’nü de YSK’ya teslim etmeleri bekleniyor.

Mecliste grubu bulunan partilerden HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş, İYİ Parti’nin adayı Meral Akşener. CHP’nin adayının ismi ise Cuma günü açıklanacak.

İYİ Parti’nin, Meclis Grubuna sahip olması nedeniyle, imza toplamadan aday başvurusunu yapma hakkı bulunuyor. Ancak, Akşener 100 bin imza toplayarak halkın adayı da olmak istiyor. Umarız ki İYİ Parti öncelikle, grup kararı alarak Meral Akşener’in Cumhurbaşkanı adaylığı için Yüksek Seçim Kurulu’na başvurur. Akşener de ayrıca, en az 100 bin seçmen tarafından aday gösterilmesi için bizzat adaylık başvurusu yapar. Yüksek Seçim Kurulu, bazı Seçim Kurulları ve iktidarın tutumu ortadayken, Meral Hanımın bu 2 hakkı da kullanması, özellikle Parti Grubunun başvurusuyla adaylığını garantiye aldıktan sonra 100 bin imza işini denemesinin daha sağlıklı bir yöntem olduğunu düşünüyorum.

Diğer partilere gelince; Abdullah Gül’ün devre dışı kalması üzerine, adayını 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde açıklayacağını beyan eden Saadet Partisi ile Doğu Perincek’i aday gösterecek olan Vatan Partisi, 100 bin imzayı toplamak için kolları sıvayacak.

***

100 bin seçmenin teklifiyle aday olmak için yola çıkanların, sıkıştırılmış seçim takvimi ve ilk kez uygulanan bir işlem olması nedeniyle imza toplama sırasında yol kazasına uğrayıp uğramayacakları da merak konusu. Eğer ‘yol kazası olursa’, aynı zamanda grubu tarafından da aday gösterilmiş olması halinde Meral Akşener için bir sıkıntı yok. Saadet Partisi ve Vatan Partisi, sistemdeki teknik arızalardan dolayı yolda kalırsa, 24 Haziran’daki Cumhurbaşkanı seçiminde sadece 4 aday, Selahattin Demirtaş ‘yargı kazası’na uğratılırsa 3 aday yarışa katılabilecek.

Ancak böyle bir durumu demokrasiye aykırı, seçimi yaralayan ve ülkede huzursuzluğu artıran bir gelişme olarak gördüğümü vurgulamak isterim. Tam demokrasiden yana olanların arasında yer alan bir kişi olarak, 6 ya da imkan varsa 6’dan fazla adayın katılacağı hür ve serbest bir Cumhurbaşkanı Seçimi ile Milletvekili Genel Seçimi’nin gerçekleştirilmesi en içten dileğimdir.

***

Cumhurbaşkanı Seçimi’nde muhalefetin bir kişiyi, mümkün olursa Abdullah Gül’ü ortak aday göstermesi önerisini Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun ortaya attığını bizzat Gül açıkladı. Böyle Gül’ün ortak adaylığa sıcak baktığı netleşirken, Karamollaoğlu ile Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki görüşme trafiğinin içeriği açığa çıkmış oldu. Gül’ün ortak aday gösterilmesi projesi kabul görmedi, çatı çöktü ve Abdullah Gül de “ben yokum” açıklamasını yaptı.

.

***

.

Gül, basın toplantısında gazetecilerin soru sormasına izin vermeyince, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile Sarayın Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan Tarafından, Abdullah Gül’e aracı olarak gönderildiği iddiaları da teyit ettirilemedi.

.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bu gelişmeyi ‘Ali Fuat Başkil’ olayına benzetirken, Parti Sözcüsü Bülent Tezcan da, “Askeri vesayet altında bir siyaset mühendisliğiyle karşı karşıyayız. Yeni 28 Şubatçılar türüyor demek ki. Görünen o ki Erdoğan yeni 28 Şubatçılığın liderliğine soyunmuş” dedi.

Olay abartılıyor muydu acaba? Zira, Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara’da dağıtıma verilen 28 Nisan Cumartesi günkü sayısının manşetinde gözlenen çelişki bunun ipucunu veriyordu.

.

Gazetenin manşetinin üstündeki spot cümlede “Genelkurmay Başkanı ‘sivil giyindi’, Saray’ın Sözcüsüyle birlikte Gül’e Erdoğan’ın mesajını götürdü" iddiası yer alıyordu. (Daha sonraki baskılarda bu ifadelerin değiştirildiği gözlendi) Manşet ise ‘Apoletli ziyaret’ diyordu. Manşetin altındaki spotta da, “İkilinin Gül’e, Erdoğan’ın ‘aday olma’ mesajını ilettiği ileri sürülüyor. ‘Görüşmede Hulusi Akar’ın varlığı, Gül’ün Kayseri Lisesi’nden arkadaşı olması ile açıklandı…….” ifadelerine yer veriliyordu.

.

Yani, Hulusi Akar, ziyarete hem sivil kıyafetle gitmişti, hem de zaten Gül’ün liseden arkadaşıydı. Yaptığı besteye ‘saray sever’ sanatçıların katılımıyla klip çektiren İbrahim Kalın ise görüşmeye, sazıyla renk katmak için katılmış olsa gerek. Ayrıca, Erdoğan böyle bir ‘aracı kullanma’ girişimine tenezzül eder mi, Gül böylesi dayatmalara pabuç bırakır mı? Bütün bunlar zaman içinde açıklığa kavuşacak.

***

Konuyu şimdilik burada noktalarken, Ali Fuat Başgil olayını da kısaca nakletmek istiyorum:

27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi sürecinde 1961 anayasası kabul edilip, diğer yasal düzenlemeler tamamlandıktan sonra 15 Ekim 1961 tarihinde genel seçim yapıldı. Seçimde, darbeyle iktidardan indirilen Demokrat Parti’nin devamı niteliğindeki milliyetçi, muhafazakâr ve liberallerin oluşturduğu Adalet Partisi 158, Yeni Türkiye Partisi 65, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 54 milletvekili çıkardı. Buna karşın CHP ise 173 milletvekili çıkarabildi. Yani seçimlerin galibi CHP değil, yüzde 62’lik oy oranı ve toplam 277 sandalye ile Menderes’in mirası iddiasındaki muhalefet oldu. Ali Fuat Başgil de bu seçimlerde Adalet Partisi’nin Samsun listesinden bağımsız aday olarak senatör seçildi.

Seçim sonuçları, darbeci Milli Birlik Komitesi üyelerini üzdü ve sinirlenirdi. Onlara göre bu durum karşısında, Milli Birlik Komitesi’nin Cemal Gürsel’i oturtmak istediği Cumhurbaşkanlığı makamı garantiye alınmalıydı. Siyasi Parti liderleriyle uzlaşılarak Cemal Gürsel’in adaylığı için “Çankaya Protokolü” imzalandı. İşte tam da bu aşamada önemli bir gelişme yaşandı. Ordinaryüs Profesör Ali Fuat Başgil, seçmen kitlesinden, özellikle de Adalet Partisi içindeki Egeli vekillerden gelen talepler doğrultusunda, seçim için 23 Ekim 1961’de adaylığını ilan etti. Halkın “Reisicumhur Ali Fuat Başgil” nitelemesiyle büyük ilgi gösterdiği, Adalet Partisi’nden vekillerin adaylık için imza topladıkları ve kendisinden dilekçe aldıkları Ali Fuat Başgil’in adı 27 Mayıs’ı savunan çevreleri rahatsız etti. Adaylıktan çekilmesi için baskı yapılmaya, ölümle tehdit edilmeye başlandı.

Başgil, 27 Mayıs Darbesi’nin komutanlarından ve Milli Birlik Komitesi üyelerinden General Sıktı Ulay ile Fahri Özdilek tarafından Başbakanlığa görüşme için davet edildi. 24 Ekim 1961’de gerçekleştirdiği görüşmenin ardından hem adaylıktan çekilen hem de yemin dahi etmeden Samsun Senatörlüğü’nden istifa eden Ali Fuat Başgil, İsviçre’ye gitti.

Etrafı sarılarak namluların çevrildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi, darbenin lideri Cemal Gürsel’i cumhurbaşkanı seçti.

Kamuoyunun bir mana veremediği Başkil’in istifasının sebebi ise sonradan anlaşıldı.

Ali Fuat Başgil, davet sahibi Generallerin, ‘ordu içinde hâkim olamadıkları bir cuntadan’ söz ederek ‘kendisini ölümle ve seçimleri iptal edip meclisi kapatmakla’ tehdit ettiklerini, özellikle ‘Meclisin kapatılması halinde ülkeye yazık olacağını düşünerek’ istifasını verdiğini, daha sonra kaleme aldığı hatıralarında açıkladı..

İyi Haftalar

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Songül Akça 6 yıl önce

Gwçmiş tarihin bilinmeyenleri ilw bu günü birleştirerek bizi bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim. Elinizw sağlık çok güzel bir yazı olmuş.