Bir yanda rejim güçlerinin İdlib’e bomba yağdırması sonucu Suriye’den Türkiye’ye doğru başlayan göç dalgası, yanı sıra TBMM’de kabul edilen Libya mutabakatının başlattığı tartışma ve Türkiye'ye yaptırım içeren ABD'nin 2020 Yılı Ulusal Savunma Yetki Yasası'nı (NDAA) Başkan Trump'ın onaylamasının yankıları.

Diğer yanda iktidarın ile muhalefetin Kanal İstanbul restleşmesi, eğitim alanında yaşanan çalkantılar ve yeni parti oluşumlarının siyasette yarattığı dalgalanmalar.

Görüldüğü gibi, iç gündem de dış gündem de çok yoğun.

Ayrıntısına girecek olursak sayfalar tutacak gündem maddeleri yetmezmiş gibi, Erdoğan’ın CHP’ye yönelik yaptığı şu açıklamanın amacı ne?

"Açıkçası CHP'nin artık bu millete kendi tarihiyle ilgili kapsamlı, samimi öz eleştiri vermesi şarttır. İskilipli Atıf Hoca'nın idamından Dersim olaylarına, Türkçe ezan zulmünden 27 Mayıs darbesindeki rolüne kadar pek çok üzücü hadisede, CHP kendi tarihiyle yüzleşme cesareti gösterememiştir. Dersimli olan zat da bunu açıkça ortaya koyamamıştır.."

CHP'nin bir an önce milletin karşısına çıkıp ülkeye yaşattıkları için ya özür dilemesi ya da üzücü olaylardaki rolleri için pişmanlık duyduğunu millete söylemesi gerektiğini savunan Erdoğan, "Türkiye'nin geleceği için milletimizin kalbinde kabuk bağlayan yaraların tekrar tekrar kanatılmaması için biz bu tavrı gerekli görüyoruz” diyor.

Gerçekten öylemi? Sözü edilen konular gündeme taşınınca, ‘kabuk bağlayan yaralar’ tekrar ‘kanatılmış’ olmayacak mı? Dersim olaylarının başlangıcı 1930’lu yılların ortalarına dayandığına göre Büyük Önder Atatürk’ün son dönemi mi hesaba çekilmek isteniyor? Onun arkasından sıra, kuruluşunun 100’üncü yılına gelindiğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarının hesabının görülmesine mi gelecek? Neden saltanat, halifelik, Arapça alfabe kaldırıldı, devrim kanunları getirildi gibi bir hesaplaşma mı başlatılacak?

***

Hoş o noktaya gidiş hazırlıklarının emarelerini görmüyor değiliz günümüzde. Devrim Şehidi Kubilay’ı anma törenlerinden iktidarın uzak durması, 27 Aralık’ta yani Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıldönümünde, ilk yerli otomobilin tanıtımının Başkent’te, Mustafa Kemal’i karşılama törenleri sırasında değil Gebze’de yapılması, Kırıkkale Üniversitesi’nde İstiklal Marşı’nın Arapça okutulması. Bunlar hepimizin gözlediği olay ve uygulamalardan sadece birkaçı. Daha fazlasını saymaya sayfalar yetmez.

Bir başka konu da, ortadoğu’da bunca olan bitene rağmen iktidarın bitmeyen Arap sevgisi…Türkiye’yi Birleşmiş Milletler’deki oylamalarda yalnız bırakanlar (Filistin dahil) Arap ülkeleri değil mi? Türkiye’ye hücum eden sığınmacılara bir kuruş destek vermedikleri gibi PKK/PYD’ye silah, malzeme ve para yağdıran Arap ülkeleri değil mi?

Burada sözü, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Avukat Hüseyin Özbek’e vermek istiyorum. Tarihi, hukuki ve siyasi değerlendirmeleriyle dikkat çeken Özbek’in BEYAZ CAMDAN İKİNCİ LAVRENS HAMLESİ’ başlıklı yazısını yer darlığı nedeniyle özetledim. (bana kızmaz umarım). Yazının özü şöyle:

Arap dünyasındaki Osmanlı-Türk algısı ile Türkiye'deki Arap algısı ters orantılıdır. Batı, olası bir Arap direncini saptırmak için ters bilinç inşa etmek zorundaydı. “Zalim Osmanlı / Mazlum Arap" kontrastına dayalı algı mühendisliği, yüzyılı aşkın bir süredir bu nedenle ısrarla sürdürülmektedir.

Türkiye'de ise tam tersine, Cumhuriyet ve ulus düşmanlığı temelinde, tarihsel gerçeklikle örtüşmeyen bir Arapseverlik inşa edilmektedir. Bu telkinlerle bilinci bulanan bir kesim; Arapların dört gözle Türklerin “Yeni Osmanlı” olarak bölgeye dönmesini beklediklerine inandırılmıştır. Bunlar, hilafeti yeniden ihya etmesi halinde bütün İslam âleminin Türkiye'nin peşine düşeceğini sanmaktadırlar.

Son yıllarda, Osmanlı’nın kuruluş dönemini konu alan, “Diriliş Ertuğrul - Kuruluş Osman”, çöküş döneminin “Payitaht Abdülhamid” gibi TRT dizileri söylediklerimizin görsel kanıtlarıdır..

Diriliş Ertuğrul dizisinde, Süleyman Şah ve oğlu Ertuğrul Gazi’nin her müşkülü, Muhittin Arabi Hazretleri’’nin kerametiyle çözülmekte, bu ulu kişi sayesinde ölümden kurtulmaktadırlar. DİZİ ÜZERİNDEN OLUŞTURULMAK İSTENEN ALGI, TÜRKÜN TEK BAŞINA BİR HİÇ OLDUĞU, ASLA ARAPSIZ YAPAMAYACAĞIDIR!

YENİ OSMANLICILIK SÖYLEMİ, SANILANIN VE SUNULANIN AKSİNE, ARAP DÜNYASINDA SEMPATİ DEĞİL, ANTİPATİ UYANDIRMAKTADIR.

Bu kadarı da fazla diyenler için Arap dünyasından somut ve güncel kanıtları sunalım. Suudi Arabistan sermayeli, Birleşik Arap Emirlikleri merkezli MBC TV, ilk bölümü 17 Kasım’da yayımlanan 40 milyon dolar bütçeli 14 bölümlük iddialı bir diziye başladı.

Dizinin sloganını, “Bir imparatorluk kanlı bir hukukla yönetiliyor. Bu onların laneti oldu” şeklinde belirleyen yapımcı; “Osmanlı döneminin vahşet dolu tarihini” ifşa etmek istediğini söylüyor. Başrolünü Mısırlı aktörün oynadığı dizinin yönetmeni, Hannibal, İmparator ve İnci Küpeli Kız filmlerinden tanıdığımız İngiliz Peter Webber.

BİZİM AHİR ZAMAN ALLAMELERİNİN, ARAP DÜNYASININ LİDERLİĞİ, İSLAM ÂLEMİNİN HALİFELİĞİ HÜLYASIYLA YATTIKLARI UYKUDAN KARABASANLA UYANACAKLARI GÜNLER YAKINDIR. BAŞROL KAPMAK HEVESİYLE GİRDİKLERİ BOP STÜDYOSUNDA FİGÜRANLIK DIŞINDA BİR ROL KALMADIĞININ YÜZLERİNE KARŞI SÖYLENDİĞİNDEN HİÇ KUŞKUNUZ OLMASIN!’

(Bazı cümleler, tarafımdan büyük harfe çevrilmiştir.)

***

Yazımı, bize özgü bazı gariplikleri aktararak sonlandırmak istiyorum:

Ülkemizde, savaşta ve barışta onca insan çeşitli nedenlerle yaşamını yitirdi, yitiriyor. Ancak, bu ölümler arasında öyleleri var ki, ‘Güleriz ağlanacak halimize’ dedirtecek cinsten. İşte, GUİNESS REKORLAR KİTABI’na giren o ölüm vakaları:

-Balkona 50 kişinin çıkması sonucu meydana gelen toplu ölüm. (Yer: İstanbul-Dudullu'da bir köy nişanı töreninde)

-TEM'de seyir halinde olan 5 kişi, radyoda oyun havası çalınca aracı sağa çekerek otoyolda göbek atmaya başladı. Bunlardan üçü ayrı ayrı araçların çarpması sonucu can verdi. (Yer:Adapazarı-Hendek)

-Elektrik direğine yaslanıp ayakkabısındaki taşı çıkarmak için ayağını silkeleyen bir kişiyi gören bir başka şahıs, elektrik çarptığını zannederek akımdan kurtarmak amacıyla ensesine kürekle vurunca ölmesine yol açtı. (Yer:Rize-Tunca Köyü)

-Midesine sinek kaçan bir kişi, ağzına böcek ilacını sıkınca yaşama veda etti. (Yer: İstanbul - Sultanbeyli)

-Görevli makine mühendisi, kontrol amacıyla geminin buhar kazanının bulunduğu bölüme girdi. Bundan haberi olmayan bir personelin kapağı kapatması ve geminin sefere çıkması sonucu mühendis yaşamını yitirdi. (Yer: Kocaeli)

-Aynı iş yerinde gündüz ve gece vardiyasında çalışan, ikisi de motosiklet kullanan baba-oğuldan, biri eve dönerken, diğeri işe giderken sert bir virajda karşılaştılar. Birbirlerine selam vermek isteyince çarpışan baba da oğlu da öldü. (Yer:Konya)

-Nüfus sayımının yapıldığı gün, kendisinden başka kimsenin bulunmadığı otoyolda bariyerlere çarpan sayım görevlisi hayatını kaybetti. (Yer:Tem Otoyolu-Gebze)

-Karabük Demir-Çelik Fabrikası'nda 600 tonluk pres makinesinin arasından emekleyerek geçen işçi 2450 santigratlık fırından sigarasını yakmaya çalışırken can verdi. (Yer: Karabük)

-Bir berberin, rahatlatır düşüncesiyle boynunu aniden sağa sola çevirme hareketi yaptığı müşterisi, boynu kırılarak yaşamını yitirdi. (Yer:Erzurum)

-Yatağındaki tahta kurularını yok etmek için ilaçlama yapan bir vatandaş, havalandırma yapmadan uykuya dalınca zehirlenerek öldü. (Yer: Bodrum-Yalıkavak)

(Kaynak: Prof.Dr.Ömer ÖZKAN - Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı)

***

(NOT: Yazımın başlığı ŞAM İLE TRABLUS ZAFERİ ‘CÜLUS’U SAĞLAR MI? olduğundan merak edilmiştir herhalde. Hatırlamayanlar için sadece ‘cülus’ kelimesinin sözlük anlamını belirtmekle yetineceğim. Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki kelime anlamı… CÜLUS: Hükümdarlık tahtına çıkma, tahta oturma.)

---

İYİ HAFTALAR

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.