Seçim kanunları, seçim barajı, seçim ittifakları gibi konularda yapılan kanuni değişiklikler siyasi tarihimizde yapılmasına alıştığımız, iktidar partisinin ihtiyacına cevap vermek üzere yapılan düzenlemeler olmaktan çıkarılmalıdır.

Merhum Turgut Özal ANAP döneminde siyasi partilere yüzde on seçim barajı kanuni düzenlemesi getirdi. Tarihin cilvesine bakınız; ANAP’si istikrar gerekçesi ile kendi getirdiği ve diğer partilerin önünü kesme kanunu olan seçim barajında boğuldu.

CHP, İYİ Partinin SEÇİMLERE KATILABİLMESİ İÇİN milletvekili transferi ile yaptığı, yeni kurulan siyasi partilerin teşkilatlanmasını tamamlayamadığı durumlarda partiler arası yapılan, kamuoyunun zihnine “HÜLLE VEKİL TRANSFERİ“olarak yerleşen, transferi gerçekleştirdi.

“Hülle”ye alet olan vekilleri oy veren seçmenin böyle bir görevle görevlendirmediğini konuşmaya bile gerek yoktur. Onun için siyasi teamüllere uygundur denilebilir mi?

Buna imkan verilmemelidir.

“Hülle vekil transferi” cephe oluşturmak için güç devşirmek, “yandaş” parti monte etmek, siyasi mücadele için gerçekten “siyasal ahlakın” sınırlarının zorlanmasından başka nasıl ifade edilebilir?

Partisinin teşkilatlarını kurabilen parti seçimlere girmelidir. Türkiye genelinde teşkilanlanamamış partinin kime ne faydası olabilir?

Milletin gönlünde yer bulmayan, hile olarak algılanacak uygulamalar ile hizmet nasıl olacak?

Hazine yardımı almaya hak kazanan partilerin astronomik rakamlarda yardım alması, diğer partilerin yardım almadan yarışa katılması da böyledir ve gayri adildir.

Daha önceki yazımda ifade etmiştim tekrar hatırlatmak istiyorum;

“Bizim ülkemizde hemen her zaman iki üç yılda bir seçim yapılmakta. Kaldı ki YSK başkanı 7 yılda 8 seçim yapıldığını açıkladı.”

“2019 yılında bütçeden;

AK Parti 335 milyon 526 bin lira

CHP 178 milyon 564 bin lira

HDP 92 milyon 238 bin lira

MHP 87 milyon 508 bin lira

İYİ Parti de 78 milyon 520 bin lira alacak.”

Partiler hazineden aldıkları yardımı bir defaya mahsus “biz bize yeteriz Türkiye” kampanyasına bağışlamalılar diye teklifte bulunduk.

Sonuç tabiki sizlerin de yorumlarınızda ifade ettiğiniz gibi yardım alan hiçbir partimiz üzerlerine alınmamışlardır.

Yürütülen kampanyada iki milyar gibi bir meblağ toplandı.

PARTİLER İKİ YIL HAZİNEDEN ALDIKLARI YARDIMI bağışlasalar toplanan yardımların yarısından fazla miktara tekabül etmektedir.

Partilere yapılan hazine yardımlarından miktar ve uygulama şekli başta olmak üzere millet rahatsızdır.

Halkın razı olup olmadığını buyrun halka sorun gerçekle tanışın!

Yazıktır, günahtır.

Ben gerçekten merak ediyorum bizim ülkemizdeki partilerin hazine yardımı ve milletvekillerinin özlük hakları hangi kalkınmış demokratik ülkelerde vardır.

Gene merak ediyorum hangi ülkede bizde olduğu gibi iki yıl vekillik yapan “vekil emeklisi” hakkı kazanıyor? Ve hem vekil maaşı hemde emekli vekil maaşı alıyor.

Ülkemizde daha yeni bir kısım emekliler bin beşyüz lira emekli maaşı alabiliyorken bir Milletvekili emeklilik maaşı da alıyorsa toplamda kırk bin lira civarında maaş alabiliyor. Böyle bir durumda sosyal adaletten bahsedilebilir mi?

Milletin rızasının olmayacağı, milletin kesesinden, hazinesinden yapılan harcamalar “biz yaptık oldu bize millet yetki verdi” denilerek yapılamaz ve milletin rızası olmayan harcamalar helal olur mu?

Milletin rızası var diyenler cesaretleri varsa halka gitsinler ya da her konuda anketler yapılıyor bu konularda da MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI tarafından anket yaptırılabilir.

Siyasi partiler kanunu topyekün ele alınmalıdır.

Ülkemize mahsus demokrasi örneği vermekteyiz.

Gelin Siyasi Partiler Kanununu Türkiye’nin geleceği için adil ve ileri demokrasi örneği olarak çıkaralım ve halkın seçimlerdeki etkisi daha da arttırılsın.

Vekil olacaklar sadece Genel Başkan veya karar verici üst yönetimin takdirine kalmasın. Kalmasın ki, Vekiller “özgür” hareket edebilsin.

Efendim parti disiplini! Bunu parti disiplini olarak açıklamak da yine bize özgü bir değerlendirmedir kanaatimce.

Bunun için; ön seçim zorunlu hale gelmeli veya dar bölge seçim sistemi uygulanmalı.

Adayları böylece halk belirleyebilmeli, seçilmesinde katkısı ve tercihinin etkisinin olduğu seçmen seçtiği ile gerektiğinde birebir temas kurabilmeli ve hesap sorabilmelidir.

Şimdi lütfen bir düşününüz İstanbul’da üç dönemdir milletvekili seçilmiş hangi milletvekilinin ismini bilirsiniz veya yaptığı işten dolayı kaçının ismini hatırlar ve bilirsiniz!

Demokrasi öyle mi!

Tabii yerseniz.

Ayrıca Cumhurbaşkanı seçilme oy oranı tekraren düzenlenmelidir. 50+1 zorunluluğu seçilecek Cumhurbaşkanına başka yükler yüklemektedir.

Seçime giren adaylar kendilerini halkın hür iradesi dışında bir destek veya yapıda aramamalı, halkın desteği ve ittifakında aramalıdır.

Bununla ilgili olarak yapılacak düzenleme için ileri sürülen “seçilememekten korktu” gibi lüzumsuz lakırdılara eyvallah etmemek gerekmektedir.

İttifakı HALK sandıkta yapmalıdır.

Partisinden ayrılan milletvekilinin MİLLET VEKiLLİĞİ otomatik düşmeli,

Partisinden ihraç edilen vekil ise seçildiği dönemi bağımsız vekil olarak bitirmelidir.

Halk oy verirken çoğunlukla adayı tanımaz PARTİSİNE verir. Partiler aldıkları oyu başka bir siyasi parti hesabına gitmesine mani olmalıdır. Vatandaşın siyasi tercihine saygısızlık yapılması önlenmelidir.

Son söz olarak;

Seçim kanunu, Siyasi Partiler Kanunu güncel ihtiyaçlara istinaden değil, olabildiğince gelecek için adil ve uygulanabilir düzenlemeler olarak yapılmalıdır.

Vesselam.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.