-Hişt! Baksana bana! Bak bak, bir şey söyleyeceğim!

-Eyvah! Yine yakalandık bu deliye!

-Geldim işte. Söyle bakalım.

-Sen evli misin?

-Hayır, değilim.

-Güzel, çok güzel. Evlenme sakın tamam mı?

-Tamam evlenmem. Sen hiç meraklanma.

Kadın, koşar adımlarla oradan ayrılırken söyleniyordu:

-Günlük nasihatımızı da deliden aldık. Kılavuzu karga olanın...

Köşeyi dönüp apartmana girdiğinde nefes nefeseydi. Merdivenleri de üçer beşer çıkıp üçüncü katın zilini çaldı.

-Aaaa, ne güzel sürpriz! Hoş geldin arkadaşım.

-Hoş buldum da, beni senden önce sizin deli karşıladı.

-Kim? Deli mi? Kız o kadıncağıza "deli" deme, yazıktır.

-Deliye ne diyeyim arkadaşım? Yine yolumu kesti.

-Evli olup olmadığını sormuştur.

İki kadın gülmeye başladı.

-Rutini değişmez onun. Gireni çıkanı kontrol eder. Mahalleli ona "Gümrük Muhafaza" adını takmış.

-Bir isim, bir insana bu kadar mı yakışır?

-Hadi, içeride konuşalım. Uzun zamandır yüz yüze görüşmüyoruz. Telefonda da her şey anlatılamıyor.

-"İfadeni alacağım" diyorsun.

-Aşk olsun. Ben hâkim miyim? "Hâlini hatırını soracağım" diyorum.

İki kadın gülüşerek mutfağa geçtiler. Orada sohbet etmeyi seviyorlardı. Çaylar hazırlandı. Hemen bir kek atıldı fırına. Karşılıklı ifadeler alındıktan sonra yolunu kesen kadın geldi misafirin aklına.

-Şu Gümrük Muhafaza'nın hikâyesini biliyor musun? Doğuştan mı böyleymiş, sonradan mı bu hâle gelmiş?

-Aslında hüzünlü bir hikâyesi var arkadaşım. Dur, çaylarımzı doldurayım da, anlatayım sana.

Ev sahibi, çayları ve kekleri ikrama hazırladıktan sonra mutfaktaki sedire, misafirinin karşısına oturdu.

-Gümrük Muhafaza, on beş yaşında evlendirilmiş bir kızcağız. Babasız bir yetimmiş zaten. Annesi hâlâ hayatta. Görsen, ağzı var dili yok kadının. İtiraz edememiş. Eşi vefat edince sığıntı gibi olmuş zaten evde. "Kızım evlenir de, belki kendi evinde rahat eder" diye düşünmüş aslında. Evlendirmesine evlendirmişler de, kız o zamanlar da biraz rahatsızmış. Unutkanlığı, sakarlığı, dalgınlığı hiç bitmemiş. Belki doktora götürseler, iyileşebilecek düzeyde bir rahatsızlıkmış ama gelin olduğu evde pek kalabalıkmış. Kız, kimsenin umurunda olmamış. On beş yaşındaki kızı, ırgat gibi her işe koşmuşlar. Sakarlığıyla hasar verdiği her şey için de evde itilip kakılmış. Kızın evde verdiği zarar büyüdükçe şiddetin dozu da artmış. Annesi dayanamamış, kızını geri istemiş. Fakat kızın hamile olduğu anlaşılınca annenin isteğini geri çevirmişler. Hamileymiş de, böyle bir kadından doğacak çocuğu da istememiş aile. Bebeği düşürmesi için merdivenden bile itmişler. Birkaç ay hastanede yatmış zavallı. Fakat bebek yaşamış. Nur topu gibi bir oğlan doğmuş. Çocuğuna da hasret bırakmışlar kadını. Bakamaz, zarar verir diye hep bebekten uzak tutmuşlar. Adam, kısa bir süre sonra ikinci defa evlenmiş. Yeni geline resmî nikâh yapılmış. Bebek de, bu kadının üzerine kaydedilmiş. Garibin ne evliliği kalmış ortada ne de çocuğu. Yeni gelin de dört çocuk doğurmuş ama hepsi kızmış. Yani beğenmedikleri gelinin oğlu, ailenin tek varisi olmuş. Garibin hastalığı artınca da getirip annesinin kapısına bırakmışlar. Yaşlı kadın, kızını bağrına basmasına basmış da, her gün ağlar "ben ölürsem kızımın hâli nice olur?" diye.

-Ah Gümrük Muhafaza, şimdi anlıyorum "evlenme sakın" diye herkesi tembihlemeni. Gün yüzü görmemişsin ki evliliğinde...

-Hamile birini görünce de ağlar. Aklına kim bilir neler gelir?

-Kimse hakkını aramaz mı bu kadının?

-Kimsesi yok ki. Babasının ailesi görüşmüyor zaten bunlarla. Kız geri geldi ya, aileye leke sürülmüş. Yaşlı kadıncağız, kendi babasından kalma o eve sığınmış. İki kız kardeşi var yaşlı kadının. Onlar gelirler ara sıra. Onların da durumu pek yok.

-Oğlu ne olacak? Gerçek annesini tanımayacak mı?

-Kimlikte annesi diğer kadın. Çocuğa gerçeği söylememişler zaten. Yaşlı kadın, yıllar önce çocuğun okuluna gider bakarmış uzaktan. Çocuğun durumu iyiymiş. Tek varis ne de olsa. "Deli" deyip beğenmedikleri kadından, soyları devam edecek. Kaderin böyle oyunları var insanlara. Şimdi çocuk kocaman olmuştur. Göçüp gitmişler buralardan. Ne bir adres ne de haber var.

-Hayata bak. Delirttiğimiz insanlara ad takıp onlarla eğleniyoruz.

İki kadının yüreği sıkıştı. Başka konulardan bahsedip ferahlamaya çalışsalar da, hikâyenin kasveti kaplamıştı içlerini.

-Ben gidiyorum. Hava almalıyım. Daraldım. Haftaya yine gelirim.

-Tamam arkadaşım. Haftaya bekliyorum.

Kadın, o mahalleden hemen çıkmak istiyordu. Gümrük Muhafaza ile göz göze gelmeden gitmeliydi. Onun gözlerine bakacak cesareti yoktu. Neyse ki, ortalarda kimse görünmüyordu.

-Oh be! İçeri girmiş. Kadına sarılıp ağlamadan çıkamazdım buradan.

Hikâye, misafir kadını çok sarsmıştı. Kendisi avukattı. "Bir şeyler yapabilir miyim acaba?" diye düşünmekle geçirdi bir haftayı. Hafta sonu tatilinde de arkadaşına gitmek için yola çıktı. Mahalleye geldiğinde kalbi sıkıştı. Gümrük Muhafaza ile karşılaşmak istiyordu. İki çift laf etmek, hâlini hatırını sormak, onunla ilgilenmek istiyordu. Fakat evin önündeki sandalye boştu. Kadın etrafına bakındı. Ortalıkta da yoktu. Hemen arkadaşına koştu. Zili art arda çalmaya başladı. Arkadaşı korkuyla kapıyı açtı.

-Hayırdır? Ne oldu? Kim kovaladı?

-Gümrük Muhafaza yerinde yok. Haberin var mı?

-Geç içeri. Kapı önünde mi konuşacağız?

İki kadın içeri girdiler. Fakat ev sahibinin yüzü asıktı.

-Anlat hadi, merakla bekliyorum.

-Gümrük Muhafaza'yı kaybettik arkadaşım.

-Ne? Ne zaman? Nasıl?

-İki gün önce. Yine yoldan birilerini çevirmiş. Hamile bir kadın da varmış. Sanırım, karnına dokunmak istemiş kadının. Bir itiş kakış olmuş. Bizimki dengesini kaybedip yere düşmüş. Başını kaldırım taşına çarpmış. Muhtar müdahele etmiş hemen. Polis çağrılmış. Ambulans gelmiş. Anne kızı bindirip götürmüşler. Yaşlı kadının da tansiyonu fırlamış. Muhtarlıktan anons yapıldı o akşam. "Hem anneyi hem de kızı kaybettik" diye. Cenaze o kadar kalabalıktı ki, bütün mahalle katıldı. Ne çok sevenleri varmış.

Ev sahibi ne kadar da kolay kuruyordu cümleleri. Fakat misafirin daha fazla dinleyecek gücü yoktu. Kalktı, hiçbir şey söylemeden kapıdan çıkıp gitti. Uzun bir süre o mahalleye uğrayamayacaktı.

Herkesin duyduğunda hüzünleneceği bir hikâye kalmıştı geride. Çocukluğunu, evliliğini, evladını çalıp "Gümrük Muhafaza" adını taktıkları kadının, canını bile muhafaza etmesine imkân tanımayan bir hayatın hikâyesi...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
A Şahiner 5 yıl önce

Ne güzel bir anlatım. teşekkürler.