1. Bismillahirrahmanirrahim

Bismillahirrahmanirrahim, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla ya da esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla anlamına gelmektedir. Rahman ve Rahim; Allah’ın isimlerindendir.

Rahman, dünya'daki bütün yaratıklara rızık ve nimetler veren anlamına gelir. İyilere de kötülere de rahmet eden demektir. Rahim ise, kendisine iman edip, sevenlere ve “Kulum” dediklerine merhamet eden anlamına gelmektedir. Cenab-ı Allah, Haşr suresi 59. Ayetinde,

O Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. Gaybı da müşahede edileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O’dur.

buyurarak her iki mübarek ismini de zikrederken Kendisinin sonsuz bir merhamet sahibi olduğunu ifade eder. Besmele’de Allah, Rahman ve Rahim esmaları birlikte zikredilir. Allah, varlığı Kendiliğinden olan, evveli ve sonu bulunmayan, var eden, cümle varlığın Kendisinden olmasıyla cümle varlığı kuşatan anlamında kullanılan, aşkın özellikte zikredilen esmadır. Rahman, dünyada Mü’min ve kafir ayırt etmeksizin cümlenin nimetlerini veren, herkese merhamet eden, şefkat gösteren, bağışlayan demektir. Rahim ise, yalnızca mümin kullarına yani tövbe edip tövbe ettiği hallerden uzak duranlara merhamet eden, günahları af edip bağışlayan demektir. Bizler, Bismillahirrahmanirrahim derken, varlığı Kendiliğinden olan ve cümle varı Kendi varıyla var ederek tüm yaratılmışlığı mevcut kılan Allah, varlığımızın var oluşu ve devamlılığını sağlarken tövbe ederek Allah’ın “Kulum” dediklerinden olma özelliğindeyiz demiş oluyoruz. Bu sebeple her işin başında besmele okumak demek, o işte Allah’ı bilip, işimizin Allah’ın kuluna uygun iş olmasına dikkat etmemiz demektir. Yaptığımız işlere besmele çekerek Allah adını anarak başlamak gerekliliği, taşıdığı anlamdan gelmektedir.

Yaptığımız iş, Allah’ın Rahman ve Rahim özelliklerini barındırmalıdır. Yaptığımız iş, sadece bizim kendi egomuza yönelik, ego tatmini olmamalıdır. Neydi Rahman, hiçbir ayrım yapmadan her şeye ve herkese faydası olandı! O halde yaptığımız iş, sadece bizim egomuza değil, her şeye ve herkese faydalı olmalıdır. Eğer bizim işimiz yüzünden bir tek zerre dahi zarar görüyorsa işimizi Rahman üzerine değil ego üzerine yapmışızdır. Neydi Rahim, Allah’ın, Kendisine tövbe etmesi sonucu tövbesini kabul edip, bağışlayıp “Kulum” dediklerine merhameti! Yaptığımız iş, hem tövbe edilen hallerden uzak olmalı hem de Allah’ın kullarına merhamet eden, yardım eden, sevgi ve saygı barındıran olmalıdır. Eğer bizlerin işi Rahman ve Rahim özelliği barındırmıyorsa, işte o zaman, Zuhruf suresi 36. Ayeti kerimede,

Kim, Rahman’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur.

denilerek bu gerçek beyan edilir. İnsanlar, tek taraflı maddeye dayalı yaşam içinde her yaptıklarını kendi egolarını tatmin için yapmaya dönüştüler. Egolarından gelen, kendi isteklerinin yerine gelmiş olmasının dışında hiçbir şeyin önemi kalmadı. Yaptığı iş yüzünden bir başkasının zarar görmesi, canının yanması, üzülmesi onlar için kendi egolarının mutluluğunda sorun teşkil etmiyor. Yalan onda, hile onda, kandırmak onda, çalmak onda, zulüm onda ve o tüm bunlarla kendi isteğine ulaştığında yaşadığı anlık kazanım tatminliği kendisini doğru göstermekte. İster tümü birden, isterse tek bir tanesi olsun, bu zihniyet üzerine bulunanın yani bunlardan tek birini bile yapanın yaptığı işte Allah’ın Rahman özelliği bulunur mu? Hayır, bulunamaz! İşte ayeti kerimede vurgu yapılan hakikat budur. Rahmanın zikrini görmezden gelmek, işimizi ego üzerine yapmak olurken aynı zamanda da kendi dışımızda hiçbir şeyi umursamamaktır. Eğer birisi, bizim yüzümüzden maddî ve manevî anlamda inciniyorsa bizler Rahmanın zikrini görmezden gelmişizdir yani işimize besmelesiz başlamışızdır. Rahmanın zikri üzerine olmayan işimiz şeytan üzerine olur. İşimizin egomuza hizmet edişi de bunun ispatıdır. Benim istediğim şey istediğim gibi olsun ve ben sahte ve yalan da olsa mutlu olayım da kime ne oluyorsa olsun demeye başlayan zihniyete bürünürüz de zulmettiğimiz yine ancak kendimize olur. Her işimiz bizi Rahmandan biraz daha uzaklaştırırken şirk bataklığına saplandırır. Bu zihniyeti taşıyan birey, Bakara suresi 160. Ayeti kerimede,

Ancak tövbe edenler, düzeltenler ve indirileni açıklayanlara gelince; artık onların tövbelerini kabul ederim. Ben, tövbeleri kabul edenim, esirgeyenim

denilerek beyan edildiği gibi tövbe edip kendisini Rahmana ve Rahime uygun hale getirmeden Allah’ın kulu olamaz. İşlerimiz, düşüncelerimiz, niyetlerimiz her zaman besmele üzerine olmalıdır. İyi düşünce, iyi amel, iyi niyet beslemelidir. Allah’ın kulluğuna ermiş gönül dostları, “İncitme ve incinme” diyerek bu gerçeğe dikkat çekmişlerdir. Yaşamda bulunuş halimiz daima, inandığımız Allah’ın imanını oluşturmak için Allah’ın istediği gibi olmalıdır. İşlerimiz, dürüst, saygılı, adaletli, sevgi dolu, merhamet üzerine gerçekleşmelidir. Kendimiz için istediğimiz tüm affedicilik, merhamet, cömertlik neyse aynısı bizden çalışmalıdır. Besmele çeken ama işi kendi egosu için olan bireyin çektiği besmele Allah’ın zikrettiği besmele değil insanları kandırma gayesiyledir. Hem besmele çekeceğiz hem de sonrasında yaptığımız iş yüzünden incinen olacak. Bu münafıklıktır. Cenab-ı Allah, Bakara suresi 14. Ayeti kerimede,

İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İman ettik” derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise derler ki, “Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz onlarla yalnızca alay ediyoruz.”

denilerek besmeleyi kalbiyle değil de diliyle çekip çektiği besmeleye uygun iş yapmayanlar anlatılmaktadır. Besmeleyi kalbimizle çekmek yerine sadece dilde kalırsak ve besmele çekip başladığımız iş Rahmana uygun değilse halimiz şeytana kulluk olur.

Besmele öyle bir değerdir ki, her işin başında çekilmesi aslında tüm yaşantımızın besmeleye uygun olması gerçeğine vurgudur. Çünkü yaşamın kendisi de yine bizim işimizdir. Yaşam, işler bütünlüğüdür. Yaşantımız, tövbe edilmesini gerektiren, Allah’ın rızası olmayan işlerden uzak, Allah’ın rızası olan işlere yakın olmadıkça yani Allah’ın kuluna yaraşır bir hayat sürmedikçe asla iman sahibi kul olamayacağımız için gerçekte besmele çekmeden kafir olarak ölmüş oluruz. Besmele yaşamın bütünlüğünde Rahmana uygun olarak yaşamaktır.

Besmele, iman olan Allah’tan başka ilah olmadığına bizi şahit kılmayan her ne varsa tümünden arınmak ve yeniden oluşmaması için yaşantımızı şehadete uygun halde düzenleyip yaşamaktır. Bu yüzden şehadeti olmayanın gerçek anlamda besmelesi de yoktur. Besmelesi olan kulun şehadeti yaşamın içinde daimidir. İşte onun için Fatiha suresinin birinci ayeti besmeledir çünkü Fatiha’yı okumak için illa besmele çekmemiz gerekir. Fatiha besmelesiz okunamaz. Allah’a kulluk besmelesiz oluşamaz.

ozkan.gunal@emekyayinevi.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.