Eûzu, aczini ve kusurlarını kabul edip, varlığından sıyrılarak, Yaratan'a sığınmak, Euzübillahimineşşeytanirracim yani kovulmuş olan Şeytanın rejiminden Allah’a Sığınırım demektir. Cenab-ı Allah, Nahl suresi 98. Ayeti kerimesinde,

Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.

buyurarak eûzu’ya dikkat çekmektedir. Ayrıca, Felak suresi 1. Ayeti kerimede,

De ki: Sığınırım karanlığı yarıp ışıtan sabahın Rabbine.

denilirken, Nas suresi 1. Ayeti kerimede de,

De ki: Sığınırım insanların Rabbine.

denilmektedir. Bu ayetler ve anlam itibariyle görüyoruz ki Eûzu sığınmak olarak karşımıza çıkmaktadır. Şimdi, eûzu’da sığınacak biz, sığınılan Allah ve sığınma sebebi olan ve eûzu’da şeytanirracim diyerek beyan ettiğimiz şeytanın rejiminden yani şeytanın yönetimi ve sığınma zikredilmektedir. Bu sebeple Eûzu çekmek tabiriyle söylemleşmiş olan ama aslında Eûzu’yu yaşamak olması gereken beyanı anlamak için içeriğindeki tüm kavramları ele alıp anlamak gerekir. Eûzu söylem değil yaşam olmalıdır, Eûzu çekilmez, Eûzu yaşanılır! Biz, Allah, şeytanın yönetimi ve sığınma kavramları kendi içlerinde hangi gerçeği taşımaktadır.

Biz neyiz değil, biz kimiz? Olmalı! Çünkü biz nesne değiliz. Biz, nesneler üstü bilinçli, cüz-i irade sahibi, Cenab-ı Allah’ın, İsra suresi 62-70. Ayeti kerimelerde,

Bildir bana demişti, benden daha şerefli ve yüce olarak yarattığın bu mahlûk kimdir?

Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık.

buyurarak beyan edilen, yaratılmışlığın en şereflisiyiz. Biz, Cenab-ı Allah’ın Kendisine ait özelliklerinin cüz-i miktarınca yaratıp yine Kendi ruhundan üflediği ve bu sayede Ahsen özelliğinde olan ve Allah’ın Kur’an’ı keriminde emanet diye tarif ettiği emanet olan varlığın emanetçileriyiz. İşte bu emanet bizi en şerefli yaparken beraberinde emanetçisine yani bizlere üstün mesuliyet kazandırmaktadır. İşte mesuliyetimiz Allah’adır.

Allah, bizi yaratan, insanî özelliklerimizin asıl sahibi, varlığı Kendiliğinden ve evveliyle sonu olmayan aşkın varlık! Eûzu’da Aşkın varlık olan Allah’ın, yalnız Kendisine mahsus olan Kendiliği yani Zat hali değil yaratılmışlıkdaki tecelli hali yani sıfatları zikredilmektedir. Bu sebeple Allah, noksan sıfatlardan münezzeh oluşuyla noksanlık olan zulmaniyetin karşıtı olan Rahmaniyet yönüyle zikredilmektedir. Şimdi karşımıza biz olan bilinçli varlık ile Rahmaniyet çıkmış oldu.

Şeytanın yönetim şekli ise, Kur’an’ı Kerimde Bakara suresi 34. Ayeti, Bakara 268. Ayeti ve Nisa suresi 119. Ayetlerinde,

Ve o zaman meleklere: "Âdem'e secde edin!" dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu.

Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik eder. Allah da lütfundan ve bağışlamasından birtakım vaatlerde bulunuyor. Allah'ın lütfu geniştir. O her şeyi bilendir.

Allah o şeytana lanet etti. Ve o da: "Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi. Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur.

denilerek beyan edildiği gibi, Âdem’e secde etmeyen yani emri yerine getirmeyen, çirkin diye beyan edilen Allah yolundan yani Allah’a kulluk olan Rahmaniyetten ayrılıp zulmaniyete yönelmektir. İnsan, şeytanın yönetimine girdiğinde artık O, şirk üzerine imanî değerleri hiçe sayarak, küfrederek kendisini ilah olarak görüp şeytana secde etmeye başlar.

Sığınmak ise, korunmak amacıyla bir yere veya birine başvurmak anlamında kullanılan kavram olup, kendimizi güvenceye almak ve sığınılana göre tüm yaşantımızı yeniden düzenleyip yaşamaktır. Sığınan için kendi bildiği değil sığınılan yerin kuralları geçerlidir. Sığındığımızda, bizim bizliğimizde dönüşüm olur.

Şimdi Eûzu, bilinçli var olan bizim, şeytanın yönetimi altında, öfke, gurur, kibir, kin ve nefret içinde kendi ilahlığımıza secde etmek olan emmare boyutu yaşamında kendimize zulmetmekten, şirkten ve küfürden uzaklaşarak Rahmaniyet olan iman üzerine, ahlak üzerine, önce insan sonra Allah’ın kulu olarak yaşamaya başlamamızdır. Eûzu, insan olma, kul olma yolunda insanlığımıza mâni olanlardan arınmaktır. Eûzu yaşantısı olmayan birey, kendi hakikatine yani kulluğa cahilcesine yaşar. Onun, Allah’ın tecellisi olan yaşam içinde geçen yaşantısı sevdiğinin, zikrettiğinin, değer verdiğinin, hizmet ettiğinin, muhabbet ettiğinin Allah’tan gayrılar oluşu şirk içinde oluşudur. Allah’a ortak koşmak olan şirk hali, şirk içinde yaşayan bireyde değer verip sevdiği ve yönetimi altında yaşadığı şeytanın kulu olarak şeytanı Allah’a ortak koşmaktır. Bireyin, şeytanı Allah’a ortak koşarken yani şeytanın yönetiminde kulluğunu, zulmanî vasıflar içinde şeytana yaparken Allah’ın kulu olması, ancak kendi cehaletinden kaynaklı zannı üzerinedir.

Bu sebeple, Allah’a kulluk olan Allah’tan başka ilah olmadığı şehadetine erip bu şehadet üzerine yaşamak için kendimizi şeytana kulluktan kurtarıp Allah’a kul eylemeliyiz yani Eûzu’yu yaşamalıyız. Eûzu, bizim bilişimizi, anlayışımızı, görüşümüzü, işitişimizi, kelamımızı, fikredişimizi değiştiren yaşam tarzımızı değiştirmektir. Karanlıklara dönük yüzümüzü aydınlığa dönüşümüzdür. Eûzu, ne olması gerektiğini bilmek değil gerekeni yapmaktır.

Anladık ki yanlış araçla yanlış yöne gidiyoruz! Gittiğimiz bu yön sonucu, varacağımız yer bizim için iyi olmayacak. Şimdi kendimize, “Bu araçtan inip doğru araçla doğru yöne gidersem kendimi kurtarırım” demek ama hala aynı araçla aynı yolda ilerlemek mi kurtuluşumuz yoksa bir an önce gerçekten dediğimizi yapıp, araçtan inmek mi?

İşte Eûzu, kendimiz için Allah yolunda olup hem dünyada hem de ahirette Allah’ın razı olduğu kullardan olabilmemiz için kendimizde gerçekleştireceğimiz en büyük devrimdir. Eûzu’yu yaşamayan bir bireyin, yaptığı hiçbir şey gerçek değeriyle yapılmış ve karşılığı Allah’tan olan yapılmışlık değildir. Eûzu’su yaşamca olmayanın her yaptığı, şeytanın yönetimi altında şeytanın dediği gibi yapmak olduğundan şeytana hizmettir. Bu şirk zihniyeti olup, şirk içinde yapılan ibadetler tevhit değil şirke gıda olur. Kişi, Eûzu’su olmadan şirk içinde ibadet ederken, kendisini Allah’a kulluk yapıyorum zannıyla kandırdığı ama asla kulluğunu Allah’a yapamadığı için dönüşü çok zor olur çünkü o kendisince doğru yoldadır yanlışında ısrar ederken. Eûzu bizi, Allah’tan başka ilah olmadığı şehadetinden mahrum bırakan her türlü perdeden gözlerimizi temizleyendir. Gözler perdelerinden arınınca gördüğü gerçek, zaten her zaman var olan gerçekliğin ta kendisini yani Allah’tan başka ilah olmadığını görür. Allah’tan başka ilah olmadığına şahit olamadığımız sürece bizler henüz Eûzu’yu yaşamamış olarak bulunuyor ve bulunmaya da devam ediyoruzdur.

ozkan.gunal@emekyayinevi.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.