Kısa saçlı, uzun boylu delikanlı ve ince yüzlü genç kız, Barcelona Havaalanında, bir saat sonra Lyon’a hareket edecek Fransa Havayollarına ait uçaklarını bekliyorlardı. Yakışıklı delikanlı, kolunu güler yüzlü sevgilisinin omuzuna atarken, başını hafifçe ona yaklaştırarak gülümsedi. Göz göze geldiler. Delikanlı, sadece dudaklarını kıpırdatarak uzun saçlı kıza, bir anlık bu zaman dilimi içinde; ünlü bir aşk şairinin şiirlerinde ifade edebileceğinden çok daha fazlasını anlattı. Kızın da dudakları kıpırdadı. Birbirlerinin göz bebekleri içinde kayboldular. Kız, başını delikanlının geniş omuzlarına dayadı. Uzunca bir süre konuşmadılar. Kız, uyuyakaldı. Delikanlı, o uyanmasın diye belki bir yüz yıl, belki de bin yüz yıl öylece kaldı. Gelen geçen, birbirilerine deliler gibi aşık olan iki genci onlara imrenerek izlediler…

Sevdalılar keyifli bir yolculuktan sonra, Lyon Havaalanında taksiye bindiler. Gri saçlı, orta yaşlı taksi şoförü, gençleri, gün hızla gözden yitip giderken, şehir merkezine götürdü. Karınları çok açtı. Kendilerini bir balık restoranına zor attılar. Sevgilisi gibi gözlerinin içi gülen delikanlının yüzünde tarifi imkansız bir tebessüm belirdi. Genç kız bunu fark etti. Oyun yaparak başını eğdi, sevgilisine meraklı bir tavırla: “niye güldün bi tanem ?.."  diye sordu. Delikanlının yüzündeki tebessüm, çağlayanlardan boşalan su taneleri kadar belirginleşti. Sonrasında duyguları sözcüklere döküldü: “Annem geldi aklıma. Dur, güzelliği bir arayayım. Bakayım neler yapıyor.." Genç kız da, sevgilisinin annesini çok seviyordu. Yakında kayınvalidesi olacak sarı saçlı genç kadınla arkadaş gibiydiler. Genç kadın da hiç şüphe yoktu ki; gelini olacak bu dünya tatlısı genç kızı kendi kızı gibi görüyor ve onu çok seviyordu. Su kadar berrak bir gerçek vardı. Ne altın kalpli anne ne de gelin adayı zerre kadar birbirlerini kıskanıyorlardı. Bu durumdan da en çok mutlu olan karizmatik delikanlı oluyordu…

Genç kadının cep telefonu sevda yüklü tınılarla dile gelmeye başladı. Kendisine çok yakışan gülümsemesiyle delikanlının annesi mutfaktan koşa koşa oturma odasına geldi. Yavrusunun aradığı içine doğmuş olmalıydı. Hemencecik telefonu açtı. İçinde heyecan ve mutluluğun harmanlandığı sözcüklerle anlatılmaz bir şeyler duyumsadı. Oğlunun ince sesini duyar duymaz, göz yaşlarına hakim olamadı; “Güzellik, şu an Lyon’dayız. Gelininle birazdan kendimize bir balık ziyafeti çekeceğiz.. Keşke sende yanımızda olsaydın. İnan seninle bu gezi çok daha güzel olu.."  Delikanlı sözünü tamamlayamamıştı. Zira, genç kız, kendi annesi kadar çok sevdiği altın kalpli genç kadına, sevgilisinin elinden telefonu kapıp: “Anneciğim, gerçekten de öyle. Keşke yanımızda olsaydın. Bir dahaki sefere bizle gelmeme şansın zaten hiç yok. Ona göre.. Seni çok, çok seviyoruz. O güzel gözlerini şu an görmek, seni sıkı sıkıya kucaklamak için neler vermezdik.." Genç kız, bu son sözlerini söylerken, hemen yanındaki delikanlı, kulakları sağır edecek bir sesle anneciğine: “Seni çok seviyoruz güzelliikk.."  diye bağırdı. Genç kadın, hiçbir şey söylemedi. Söyleyemedi. O anlatılmaz güzellikteki gözlerinin pınarlarından, uçsuz bucaksız yaylalardaki pınarlardan boşalan suları gölgede bırakan nurlu gözyaşlarından birkaç tanesi, burnunun kenarına düştü. Sonrasında genç kadının yanakları ıslandı. O an konuşsa sesinin titreyeceğini biliyordu. Biliyordu bilmesine lakin evlatlarına bir şeyler söylemek zorundaydı. Kısa da olsa bir şeyler;  "Kendinize iyi bakın canlarım.." diyebildi. Bu cümleyi söylemek, bitirebilmek genç kadına çok zor gelmişti. Ama yine de bunu başardı.. Telefon kapandı. Genç kadın, cep telefonunun albüm bölümündeki oğlunun çocukluğundan bugüne kadar olan tüm fotoğraflarını açtı. Hepsine sevdayla bakmaya başladı. İlkokula başladığı gün çekilen fotoğrafa bakarken, çok duygulandı. Dudakları titremeye başladı. Kesilir gibi olan göz yaşları sicim gibi telefonun üzerine düşüyordu. Genç kadın yavrusunun fotoğrafını öpmeye başladı. Onun fotoğraftaki evlat kokusunu duyumsuyordu. Oğlu, aslan oğlu nasıl da böcek böcek bakıyordu kendisine yıllar öncesinin bu paha biçilmez karesinden. Sonrasında on beş yaşındaki fotoğrafı gözüne ilişti. Aynanın karşısından ayrılması mümkün olmayan o muhteşem zamanlar.. Yavrusu yana yatırmıştı o gür saçlarını. Muhtemelen de bu hazırlık gönlünü kaptırdığı bir sınıf arkadaşı için olmalıydı. Sırada bir başka fotoğraf vardı. 20’li yaşların başlarından.. Benim diyen aktörleri silip süpüren yakışıklılığı ve gören kızların yüreklerini hoplatan bakışlarıyla.. Son olarak bir fotoğraf.. Güçlü bir çocuk.. Anneciği babasından ayrıldıktan sonra onu bütün erkeklerden koruyan kollayan yürekli bir çocuk.. şapka çıkarılacak bir yürek.. Genç kadın kendini anlatılmaz bir duygu seline kaptırmıştı. Yanındaki ceviz sehpanın üzerindeki peçetelerden birini aldı. Önce gözlerinin altını, sonra da yanaklarını sildi. Yavaşça ayağa kalktı. Mavi halının üzerinden yürüyerek mutfağa yöneldi. Oğlu telefon ettiğinde yarım kalan bulaşıkları yıkadı. Yıkarken de onları düşünmeye devam etti. O gün evlerinin karşısındaki tatlıcıdan kadayıf almıştı. Dolaptan kadayıfı çıkardı. Diğer bir kutudan da kivili dondurmasını çıkardı. Enfes görünen kadayıfın üzerine biraz kivili dondurma koydu. Kivili dondurmayı sevmeye başlamıştı. Bu dondurma kendisine mutluluk verdiğini hisseti.. Mutfağın elektriğini söndürdü. Odaya döndü. Dışarıda insanı alıp götüren güzellikte bir hava vardı. Rahatlatan bir rüzgar, genç kadının yanağını okşamaya başladı. Tatlısından biraz aldı. Güzel hava genç kadına iyi gelmişti. Biraz da olsa az önceki duygusallığından uzaklaştığını hissetti. Tatlı tabağındaki kivili dondurma, genç kadının mutluluktan bile olsa ağlamasından üzüntü duyuyordu. Onun hiç ağlamamasını istiyordu. Genç kadının duygusallığından uzaklaşmasıyla kivili dondurma sevinçten deliye döndü. Ne yapacağını, ne edeceğini bilemedi. Türlü hokkabazlıklar yaparak genç kadının gözlerinin içine baktı…

Genç kadın, dondurmasını bitirir bitirmez kendini daha iyi hissetti. Masadaki zarif sürahiden bir bardak su koydu. İçti. Pencereye yaklaştı. Milyonlarca yıldız muhteşem bir yorgan gibi gökyüzünü sarıp sarmalamıştı. Onları izlemenin dayanılmaz mutluluğuna kaptırdı kendini. Şakacı yıldızlar, evren kurulduğundan beri birbirleriyle şakalaşıyorlar, kovalamaca oynuyorlardı. Gene öyleydi. Bu arada iki yıldızın aşk dolu bakışlarla birbirlerine göz kırptıklarını gördü. Oğlu ve gelini geldi yine aklına. Lakin bu kez hüzünlü değildi. Her ne kadar onlar şu an kendisinden uzakta idilerse de, mutlu olduklarını bildiği için anlatılmaz bir yaşama sevinci duyumsadı. Bir çam kokusu duydu. Sadece mutluluğun barınabildiği diyarlardan gelen bir koku.. Genç kadın bu kokuyu ciğerine çekti.. Esintiyi daha fazla hissetmeye başladı. O esnada gözlerini yuvalarından fırlatacak muhteşem bir olaya şahit oldu. Evinin penceresinin karşısında, ufukta, bir ışık kümesi belirdi. Kelimelerle anlatılamayacak kadar büyüleyici bir ışık kümesiydi bu. Işık kümesi büyüyordu. O büyüdükçe genç kadın çam kokusunun kokusunu daha da derinden duyuyordu. Genç kadın, bunun bir rüya olabileceğini düşündü. Düşündü düşünmesine lakin gördükleri gerçeğin ta kendisiydi. Saniyeler ilerledikçe genç kadın daha da şaşırıyordu. Zira ışık kümesi büyüdükçe, genç kadın, ışık kümesinin tam ortasında oğlunun gülen gözlerini görmüştü. O yaklaştıkça, bu manzara karşısında sevinçten ne yapacağını şaşıran esinti daha da artıyordu. Artarken de, genç kadının burnuna buram buram evlat kokusunu getiriyordu. Yıldızlar hiç şüphesiz bu ışıltılı anlara şahitlik ediyorlardı. İrili ufaklı sayısız yıldız deli gibi bir o yana bir bu yana koşturuyorlardı. Evrende her şeyin bir anlamı vardı. Kivili dondurma, genç kadın mutlu oldukça, o da mutlu oluyordu. Oğlu peşine takıldığı esintiyle birlikte pencereden içeriye süzüldü. Evlat kokusu da beraberinde…

Delikanlı anneciğine sarıldı. Sıkı sıkıya sarıldı. Genç kadın, yavrusunun boynunu kokladı. En çok bunu severdi. Delikanlı canından çok sevdiği anneciğine: “Güzellik, seni almaya geldim.. Gelinin bizi balık restoranında bekliyor.. Sensiz boğazımızdan geçmedi.." dedi…

Yıldızlar açık pencereden içeriye dolup, delikanlıyla, anneciğini kucakladılar…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.