Hastanedeki bazı doktor arkadaşları, Üroloji doktoru Refik Bey’in hastalarına sürekli güler yüzlü davranmasına bir anlam veremiyorlardı; onlara göre, bir doktor, sadece hastasını muayene etmeli; kendisine ulaşan tahlil sonuçlarını değerlendirmeli ve tedavi uygulamalıydı. Hastalarla sohbet etmeye, onları güldürerek moral vermeye, velhasıl sıcak davranmaya hiç gerek yoktu. Doktorlar, arkasından konuştukları gibi, zaman zaman da düşüncelerini Refik Bey’in yüzüne söylüyorlardı. Pek çok ödül sahibi operatör doktor Refik Bey ise, böyle zamanlarda, arkadaşlarının yüzlerine; kendisinin de onları anlayamadığını ifade edercesine anlamlı bir şekilde bakmaktaydı. O, doktorluğun, mekanik bir meslek olmadığının; hastaların duygularını göz önüne alarak, onlarla dost olmanın tedavide çok büyük bir önem taşıdığının bilincindeydi. Özellikle, çok zor hastalıklarda, bu durumun çok daha büyük bir öneme haiz olduğunu da çok iyi bilmekteydi. Lakin, aynı hastanede çalıştığı bu doktor arkadaşlarına bunu anlatabilmenin de ne kadar zor olduğunun ayırdındaydı…

O sabah Refik Bey, her zaman olduğu gibi muayenehanesinde, otuz beş yaşlarındaki, zayıf ve uzun boylu hastasını içten bir şekilde karşılamıştı. Refik Bey, bir üroloji doktoru olduğu kadar, aynı zamanda iyi bir psikologdu. Hastasının yüz ifadesinden çok mutsuz olduğunu sezinlemişti. Muayeneye başlamadan önce, onunla bir süre sohbet etmiş, sıcakkanlılığıyla hastasının kısa bir süre için bile olsa kendisini mutlu hissetmesini sağlamıştı…

Yapılan tetkikler sonrasında, hastanın prostat kanserine yakalandığı ortaya çıkmıştı. Hastalık başlangıç aşamasında değildi ancak diğer organlara da yayılmamıştı. Refik Bey, elinde tahlil sonuçları olduğu halde, böyle zor zamanlarda bazı doktorların yüzlerinde görülen asık suratların yerine; hastasına güçlü bir yaşama tutunma ümidi veren bakışlarıyla durumu açıklamıştı. Refik Bey daha sonra, beyefendiye hemen ameliyat olması gerektiğini ancak korkmasına mahal olmadığını zira henüz geç kalınmadığını söylemişti. Tahlil sonuçları henüz alınmadan her şeye hazırlıklı olan hasta, kısa süreli bir şok geçirse de, karşısındaki doktorun gözlerindeki ve vücut dilindeki pozitif enerjiden öylesine etkilenmişti ki; o an kendisini hayli güçlü hissetmişti. Doktor Refik Bey, sonrasında, bazı doktorların yaptığı gibi hastasını hemen yolcu etmemiş, dışarıdaki hastalarını yirmi dakika kadar bekleterek, hastasıyla dostça sohbet etmiş; Ona, böyle pek çok hastayla karşılaştığını ve bu hastaların çok büyük bir bölümünün iyileştiğini; hastasının yanına oturarak anlatmıştı. Oysa ki, Refik Bey, hastasına pembe bir yalan söylemişti zira hastalık orta düzeydeydi; yapılacak ameliyata karşın, ileride büyük bir olasılıkla nüks edecekti. Lakin şu aşamada bunu, kuvvetli bir morale ihtiyacı olan hastaya söylemenin de hiç gereği yoktu…

Ameliyat güzel geçmişti. Türkiye’nin sayılı operatör doktorlarından olan Refik Bey, kanserli hücreleri temizlemişti. Şimdi sıra prosedür gereği Radyoterapi tedavisinde olacaktı zira gözle görünemeyen kanserli hücrelerin de yok edilmesi gerekiyordu. Ameliyattan birkaç gün sonra, Refik Bey, çocukluk arkadaşını ziyaret edercesine sıcak tavırlarla ziyaret ettiği hastasına şimdi yapılması gerekenleri anlatmıştı. Refik Bey, daha önceki hastalarından biliyordu ki, bu durumda çoğu hasta tedirgin olur ve korkardı. Fakat bu hasta onlardan biri değildi. Refik Bey ’in kendisini yaşama adeta halatla bağlayan çok güçlü ve arkadaş canlısı bakışları, hastanın kansere karşı top yekün bir savaşa çoktan hazır olmasını sağlamıştı…

Refik Bey, hastalarıyla çok uzun zaman sonra bile bağlantısını kesmezdi. İnsanlar onu ziyarete gelirlerdi. İyileşen hastalarının gözlerindeki anlatılmaz mutluluk Refik Bey’i hiç şüphesiz dünyanın en mutlu insanı yapardı. O hiçbir hastasının birlikte çay içme, sohbet etme teklifini reddetmezdi. Refik Bey, kelimenin tam anlamıyla bir gönül dostuydu…

Radyoterapi yapılmıştı. Ailesinin ve artık arkadaşı olan doktoru Refik Bey’in ışıltılı enerjileri sayesinde beyefendi artık aklına zerre kadar kötü bir şey getirmiyor ve yaşama sıkı sıkı sarılıyordu. Haftada bir Refik Bey’i muayenehanesinde ziyaret ediyor; doktor çok yoğunsa, onunla sohbet edemese bile, muayenesinin kapısı açıldığında doktorunu görüyordu. Böyle durumlarda Refik Bey, kendisine çok yakışan güler yüzü eşliğinde yerinden kalkıyor, odasının önündeki hastasının yanına geliyor; Onun omuzunu sıkı sıkı tutarak, çok iyi gördüğünü söylüyordu. Tüm hastaları gibi, bu hastası da bu söze bayılıyordu…

Beyefendi, önce altı ayda bir, sonra da senede bir olmak üzere tetkiklere gidiyordu. Aradan 10 yıl geçmişti. Artık hastalığı atlatmıştı. Kendisini ailesine ve doktoru Refik Bey’e minnettar hissediyordu. Bu süreçte Refik Bey’in saçlarına ak düşmüş ve artık gözlük kullanmaya başlamıştı. Lakin O hala ülkenin sayılı doktorlarından ve gönül dostlarından biriydi. Ve hala, sağlığına kavuşturduğu çok sayıda eski hastası, sırf Onun güler yüzünü görebilmek için; soğuk olduğu düşünülen hastane koridorlarını aşındırıyorlardı…

Günler, aylar geçmişti. Yapılan biyopsi sonucunda doktor Refik Bey’in böbrek kanseri olduğu tespit edilmişti. En kısa zaman içinde böbrek nakline ihtiyacı vardı. Karısının böbreğinin dokusu bu nakil için uygun değildi,

Haber çok kısa bir süre içinde Refik Bey’in eski hastaları arasında duyulmuştu,

Hastalar bu kez önce Refik Bey’in yanına değil, böbrek transplantasyon merkezine gitmişlerdi,

Çok sayıda insan, yürekten sevdikleri doktorları, arkadaşları Refik Bey’e böbreklerini verebilmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı,

Yapılan tetkikler sonucunda 16 kişinin dokusunun bu nakil için uygun olduğu tespit edilmişti,

Şimdi ise bu 16 kişi, dostları Refik Bey’e böbreklerini verebilmek için çırpınıyorlardı,

Merkezde çalışanlar gördükleri bu manzara karşısında gözlerine inanamıyorlar ve şaşkınlıkla birbirlerinin yüzlerine bakıyorlardı,

Böyle bir şeyle karşılaşmamışlardı hiç,

İki görevlinin ağladıkları ve peşi sıra titreyen parmaklarıyla tutmaya çalıştıkları kağıt mendilleriyle gözyaşlarını silmeye çalıştıkları görüldü,

Doktor Refik Bey’e kimin böbreğini vereceğine karar verilemiyordu,

Kura çekilmişti,

30 yaşlarında, çıkık alınlı ve güler yüzlü bir beyefendiydi kurayı kazanan,

Yaşadığı mutluluk sözcüklerle ifade edilir gibi değildi,

Diğerleri ise…

Doktor Refik Bey’in ameliyat edildiği ameliyathanenin bekleme salonu,

Ailesi ve çok sayıda seveni,

Bekliyorlardı,

Güzel haberi..

Gelmişti o güzel haber,

Dostları Refik Bey’le gene çay içebileceklerdi,

Ve yine Onun gözlerindeki ışığı görebileceklerdi…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.