Deprem, en genel tanımıyla, yer kabuğu parçalarının göreceli hareketleri sonucu ortaya çıkan yer sarsıntısıdır. Depremin yıkıcı etkisi, en genel ve temel anlamda üç şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunlar sarsıntı, yerkabuğunun yer değiştirme hareketi ve sıvılaşma, oturma, çökme - fışkırma gibi üst toprak katmanı devinimleridir.

Depreme bağlı sarsıntının etkisini en aza indirmek için mühendislik çözümleri vardır ve uygulaması da oldukça kolaydır. Bunun için yapı, kaya zeminin üzerine oturtulup, toprak zeminler verimli tarım arazisi olarak değerlendirilmelidir. Eğer yapı, toprak zemin üzerine kurulmak zorunda ise, özel jeoteknik tasarım ile önlem alınabilir.

Yerkabuğunun yer değiştirme hareketini durduracak hiç bir mühendislik çözümü yoktur, çünkü yerkabuğu plakalarının ters yönde hareketleri söz konusudur. Bu hareketin olduğu yerlerin birinci sınıf tarım alanları olduğu bilindiğinden, kesinlikle tarıma bırakılmalıdır, yapılaşmaya izin verilmemelidir. İnşaat yapım teknikleriyle sıvılaşmanın zararı en aza indirilebilirken, yer değiştirme hareketinin yaratacağı zararı önlemek olanaksızdır. Yer değiştirme ve çökme-fışkırma olguları yalnızca ovalarda gözlenebilmektedir. Ova ve kayma alanları dışında meydana gelme olasılıkları sıfırdır.

Ülkemizde yaşanan depremlerin yıkıcı etkisi karşısında halkın korumasız bırakılması, bilimdışı yaklaşımların bir sonucudur. 26 Eylül günü saat 13.59’da İstanbul ve çevresinde 5,8 şiddetinde bir deprem yaşandı. Depremin ardından artçı sarsıntılar devam ederek sürekli korku yaşanmasına neden olmaktadır. 19 Ağustos 1999 depreminden sonra İstanbul’daki bu en şiddetli depremde ölen olmaması büyük bir sevinç kaynağıdır. 20 yıl önceki 7,4 şiddetindeki depremden hiç ders almadığımız, bu son depremle de ortaya çıkmıştır.

Kamu kaynakları ile İstanbul, depreme hazır duruma getirilebilecekken, kentsel dönüşüm politikası, rantsal dönüşüme çevrilmiştir ve yaşananları hep birlikte görmekteyiz. Deprem gerçeği olan ülkemizde, hem oy uğruna, hem de devletin boşalan kasasına para girsin diye çıkarılan imar barışı, Türk şehirciliğine yapılan en büyük kötülüktür, hatta ihanettir. İmar barışıyla binaların büyük kısmı yapılaşma izni olmayan yerlere yapılarak, kaçak ve çürük bina oranları çok artmıştır. Böylece bütün kaçak ve çürük yapıları sözde yasal hale getirerek, yeni felaketlere davetiye çıkartıldı.

1999 depreminden sonra yirmi yıldır ödediğimiz deprem vergilerinin bölünmüş yollara harcandığını önceki Maliye Bakanı İngiliz vatandaşı Mehmet Şimşek söylemişti. Bu son deprem bize şunu gösterdi; 20 yıldır deprem için hiçbir hazırlık yapılmamış. Toplanma alanlarına bile alışveriş merkezi yaparak, depremlerle mücadele edilmez. Bilgisizlik, bilim dışılık, siyasi ve parasal hırs deprem önlemlerinin önüne geçirilmiştir. Kaçak saraylar yaparak, özel jetler alarak her konuda savurganlık yapanların, deprem konusunda hiç bir şey yapmamalarını toplum iyi değerlendirmelidir. İstanbul başta olmak üzere ülke genelinde depreme hazırlık olarak neler yapıldığı belli değildir, vatandaşlarda deprem bilinci oluşturulamamıştır. Depreme dayanıksız binalar gerçekten tespit edilerek, hangi önlemlerin alındığı bilinmemektedir. Bu son depremde insanlar saatlerce yakınları ile görüşemedi; telefon ağları ve internet çöktü. Dünyanın 17. büyük ekonomisi olarak övünülen ülkemizin, her konudaki iç karartıcı durumu gözler önüne serilmiştir.

Deprem değil uygun olmayan zeminlere ve dolgu üstlerine inşa edilen yapıların öldürdüğü gerçeğinden haberi olmayan Diyanet İşleri Başkanlığı Başkanlık Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Karataş’ın, sosyal medya hesabından ‘deprem duası’ başlıklı bir paylaşım yapması, henüz bilim toplumu olamadığımızı göstermektedir. Gerekli önlemleri almayanların ve bilime saygısı olmayanların yönettiği ülkemizde, her şey kadere ve şansa bırakılmaktadır. Son deprem çok hafif hasarla atlatıldı ama bilimi dışlayarak yapılanların, daha şiddetli depremlerde büyük üzüntülere neden olacağını unutmamak gerekir. İstanbul’da olası ciddi bir depremin, ülkemizi her yönden çok zor durumlara sokabileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.