Çin’in Wuhan kentinde, Aralık ayında ortaya çıkan corona virüsü korkusuyla; Pekin, Tahran, Seul, Washington, New York, Roma, Londra, Paris, Berlin, Madrid, Atina, Moskova, Tokyo, Dubai, Kahire, Ankara, İstanbul, İzmir ve diğer büyük şehirlerin okulları, camileri, kiliseleri, havraları, lüks otelleri, tatil köyleri, eğlence mekanları, stadyumları, spor salonları, sinemaları, operaları, tiyatroları sustu.

Fuarlar, sosyal etkinlikler, çeşitli toplantılar, tatil planları, eğlence programları iptal edildi. Market rafları boşaldı, özgürlük hız ve haz alanları ivedilikle terk edildi ve insanlar evlerine kapandı. Şimdi trafik rahatladı, yollar ve toplu taşıma araçları boşaldı, yani “insanlık bir virüs aracılığıyla esir alındı.

Yıllardır dünyanın bir çok yerinde, çeşitli bahanelerle “milyonlarca insan katledilirken, çoluk-çocuk, ihtiyar-genç, kadın-erkek demeden milyonlarca insanın yerinden yurdundan edilip, komşu ülkelerin sınır kapılarında veya toplama kamplarında süründürülürken, kılı kıpırdamayan dünyayı” bir virüsün esir alması, akıl sahibi insanlara normal gelebilir mi ?

(WHO) Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus’un 13 Mart tarihli açıklamasına göre “Dünyanın en ünlü virüsü corona” 13 Mart itibarıyla 100’den fazla ülkeye yayıldı. Dünya genelinde şimdiye dek “136 binden fazla” vaka tespit edildi, “5100 insan hayatını kaybetti” ve hastalığa yakalanan “70 bine yakın insan tekrar sağlığına kavuştu.”

Yine (WHO) Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörünün 19 Eylül 2019 günü yaptığı açıklamaya göre; çoğunlukla önlenebilir nedenlerle, “her yıl 2,8 milyon gebe kadın ve yeni doğan bebek ölmektedir.” Yani yaklaşık “üç ayda corona virüsünden 5100 insan hayatını kaybederkenher 11 saniyede bir anne ve bebek ölümü” meydana gelmektedir.

 Bu durumda bizler; çeşitli algı operasyonları ile dünyanın “en korkunç ölüm nedeniymiş gibi gösterilen corona virüsü’nden mi korkalım,” yoksa onu göklere çıkarıp “tüm insanlığı esir alan” medya veya patronlarından mı korkalım.

Kolonya veya basit bir maskenin bulaşmasını önlediği(!) söylenen “Corona virüsünden korkmayın” diyerek nedenlerini kısaca açıklamak istiyorum.

Düşüncenin nasıl oluştuğuna dair kesin bir bilgi olmamakla birlikte, “irademizin kontrolü altında olduğu bilinmektedir.” Kesin olarak bilinen bir şey daha var ki, düşüncelerimiz ile fizyolojik yapımız arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Bazen “aklımızdan geçirdiklerimiz,” sağlığımız açısından yediklerimizden, içtiklerimiz den çok daha fazla önemli olabilir.

Çünkü “düşündüğümüz her şey, hücrelerimizde olup biten her şeyi etkiler.” Beyin, bütün vücudun patronu ve yöneticisidir. Ancak düşüncelerimiz de beyin üzerinde doğrudan etkilidir ve “neyi düşünür, gönülden istersek” beyin, vücudumuza o yönde komutlar gönderir. Düşüncemizi değiştirerek, “beynimizin gücünü olağan üstü şeyler üretmek için kullanıp,” hayatımızı istediğimiz gibi değiştirmemiz mümkündür.

Bu nedenle; öncelikle “corona dahil hiçbir virüs veya hastalıktan korkmamayı” öğrenin. Çünkü “korku en büyük stres kaynaklarından biridir ve bağışıklık sistemimizi zayıflatır.” Halbuki bağışıklık sisteminiz yeteri kadar güçlüyse hiçbir virüsün veya hastalığın size zarar vermesi mümkün değildir. Bağışıklık sisteminizi güçlendirebilmek için ise aşağıda başlıklar halinde vereceğim kurallara riayet etmeniz faydalı olacaktır.

*Sindirim sisteminizi tanıyıp muntazam çalışmasını sağlayarak, beslenme tarzınızı düzeltin.

*Hayatınızdaki toksin kaynaklarını öğrenerek, onlardan uzak durmaya özen gösterin.

*İçimizdeki “sessiz ve ölümcül tehlike olan inflamasyon nedenlerini öğrenerek” oluşmasını engelleyin.

*Düşüncelerinizi olumlu hale getirerek, stres yönetimini mutlaka öğrenin ve psikolojinizi bozmamaya çalışın.

*Vücudumuzun asit alkali dengesinin bozulmasına izin vermeyin.

*Bilinçli bir şekilde fiziksel aktivite yapmaya özen gösterin.

*Uykunun önemini öğrenerek yeteri kadar uyumaya özen gösterin.

*Nefes alma şeklimize göre vücudumuzda olup bitenleri öğrenerek, mümkün olduğu kadar “gül     koklar gibi nefes alarak, mum üfler gibi vermeye” dikkat edin.

*İçtiğiniz suyun kalitesine özen gösterin.

*Bilinçli aç kaldığımızda vücudumuzda gerçekleşen “otofaji” işleminin önemini öğrenerek, zaman zaman oruç tutmaya veya bilinçli aç kalmaya özen gösterin.

*Güneş ışığından nasıl faydalanabileceğinizi öğrenerek gerektiği şekilde güneşten yararlanın.

*Vücudunuzun duruş şekline dikkat edin.

*En önemlisi sağlığınızın kıymetini hasta olmadan önce fark ederek, koruyabilmek için birazcık emek verin. Şifalı bitkilere hak ettikleri değeri vererek araştırın ve gerektiğinde kullanmaktan çekinmeyin

Sağlıklı ve mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.