Devletin ve milletin yönetim sorunlarını çözmeye talip olanları anlayabilmek mümkün değil. Denizleri aşmaya kalkışırken çayda boğuluyorlar.

Hiç seçim istemeyiz diyen bir muhalefet partisi olur mu? Hem her şeyden şikayetçi olacaksın, hem de düzeltme fırsatı olan seçime karşı çıkacaksın. Görülmüş şey değil ama bizde çok sık görülüyor işte. Zaten iktidarın da istediği bu değil mi? Aklına estiği şekilde yönettiği ülkede, pasif bir muhalefetle işleri daha rahat yürütmenin keyfini çıkarıyor. Ohh ne ala memleket… İktidardan kaçan muhalefetin tadına doyum olmuyor herhalde…

Mutfaklarda yangın var, zamların altında inim inim inliyor milletimiz. Ordumuz harp halinde, esnaf perişan, dolar 6 liraya dayandı.. Ekonomide aylardır alarm zilleri çalıyor. Bir milyondan fazla Suriye’li sınırımıza yığıldı. İktidarın ne yaptığından, ne yapacağından haberimiz yok. Peki muhalefet ne düşünüyor, geleceği nasıl planlıyor, halkın sıkıntılarını nasıl giderecek acaba? O da meçhul..

Sanırsınız ki CHP, gecesini gündüzüne katıyor, mevcut iktidarı değiştirmenin planlarını, hesaplarını ve çalışmalarını yapıyor. Durum öyle değil, öyle saçma sapan işlerle uğraşıyorlar ki, milletin umudunu zedeliyorlar. Şu dönemde Hacıbektaş-ı Veli’yi ziyaretin sırası mı? Görevden alınanları ziyaret edeceğim, moral vereceğim diye Mardin’e, Diyarbakır’a filan gidilir mi hiç? AKP Başkanı, ana muhalefet liderini teröre destek verenlerle işbirliği yapmakla suçluyor. Sen bu durumda kalkmış, onun ekmeğine yağ sürüyorsun, "demedim mi" diye esip gürlemesine sebep oluyorsun. Özetle AKP Genel Başkanının, altına ustaca yerleştirdiği siyasi mayınlara basıp duruyorsun.

Siyaset hata kabul etmez. Nezaketin de bir sırası vardır. Şimdi kalkıp Güneydoğu’ya mı gitmek lazım, yoksa Ankara’da kalıp ciddi bir muhalefet mi sergilemek lazım? Hükümet seçilmiş 3 belediye başkanını, mahkeme kararı olmadan görevden almakla büyük bir hata yapmıştır. Bu hatayı belirt, hesabını sor ama Ankara’nın dışında destek arama. İktidar hata yaptı diye muhalefet de hata yapar mı? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yeni seçilen Istanbul Belediye Başkanının Güneydoğu seyahatini nasıl engellemez? Nasıl olur da "otur kardeşim yerinde. Sen Istanbul’un meselelerini çöz. Boyundan büyük işlere karışma" demez. Demezse ve İmamoğlu’nu frenlemezse, yarın Istanbul Belediye Başkanının da görevden alınmasına sebep olur ki, binbir güçlükle kazanılan bir kaleyi kaybetmenin günahını da yüklenmiş olur.

Biz insan parlatmakta mahir bir ülkeyiz. Muharrem İnce’yi de öylesine parlattık ve uçurduk ki, adamın esamesi okunmuyor artık. Şimdi aynı şey, İmamoğlu’nun başına da gelebilir. Bu genç politikacıyı biz Istanbul’un başına seçtik. Yetmemiş olmalı ki "Geleceğin Cumhurbaşkanı, yarının tek lideri" filan gibi cilalarla, korkarım onu da çok parlatıp, erken tüketeceğiz.

İstanbul Belediye Başkanlığı çok önemli bir görevdir. Büyük sorumluluk ister. Buraya seçilenin gecesi gündüzü olmaz. Daha doğrusu gece uyumaya bile vakit bulamaz. 20 milyon insanın umudu olmak, onun şerefini taşımak kolay mı? Hele yolsuzluklara, usulsüzlüklere batmış bir belediyeyi düze çıkarmak, onu ileriye taşımak, geçmişteki hataları süratle düzeltmek varken, siyasetin üst tribünlerinde gezinmeye kalkışmak doğru bir hareket olabilir mi? Gitmeyeceksin kardeşim, Bodrum’a da, Diyarbakır’a da, İzmir’e de gitmeyeceksin. Postu Belediyeye serip, neyi düzelteceğine söz verdiysen onunla yatıp, onunla kalkacaksın. Bırak üst siyaseti, seni o noktaya oturtanlar yapsın.

İstanbul’a gerçekten hizmet etmek istiyorsan, evvela CHP’nin değil tüm İstanbul’luların belediye başkanı olacaksın. Herkesi sevgiyle kucaklayacaksın, insanları şu partiden-bu partiden diye ayırmayacaksın. Ayırmaya kalkarsan, yandaşlarını korumaya kollamaya kalkarsan, senin AKP’li Belediye Başkanlarından ne farkın kalır? Ayrıca şeffaf politikadan yana olduğunu söyledin. O halde her icraatını halkla paylaşacaksın. Masraflarını da, bütçeni de.. Gerekirse rakamları Belediye binasının ön cephesine asacaksın. Öyle yaparsan dedikoduları, AKP’nin aleyhteki propogandalarını da önlemiş olursun.

Bunları böylece belirttikten sonra, bir hastalığımızın daha üzerinde durmak istiyorum. Biz bu liderleri yıllarca çekmek zorundamıyız? Ayrıca çoğu lider de değil, sadece genel başkan.. Bunlar seçildi mi, bir daha koltuklarından kalkmak istemiyorlar. Kalkmamak için ne mümkünse yapıyorlar. Hata üstüne hata yapanı da, becereksiz olanı da, bunca yıl hiçbir şey öğrenmeyeni de hala oturup duruyorlar o koltuklarda. Artık gençlere yer vermeleri lazım. Daha işlek zekalara, daha iyi çalışan beyinlere, daha eğitimli ve donanımlı, vizyon sahibi insanlara da fırsat tanımak lazım. Partisini bitiren Devlet Bahçeli’nin yerinden kalkmaya niyeti yok. Kılıçdaroğlu hala önümüzdeki kongrede de seçilmek için uğraşıyor. AKP Genel Başkanı devleti tepetaklak eden bunca yanlışa rağmen, 2023’e kadar iş başında.. Böyle bir tabloyla Türkiye’de neyi değiştirebilir, neyi iyileştirebiliriz ki?

Madem Başkanlığı bu kadar seviyorlar, Onursal Başkanlığı niye düşünmezler ki?.. Onursal Başkanlık da başkanlık değil mi yani, hem adı üzerinde, Onursal Başkanlık… Çekilseler köşelerine, sağlık kontrollerini yaptırsalar, MR veya tomografi filan çektirseler, böylece başkanlığı değil sağlıklarını garantiye alsalar daha iyi olmaz mı?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.