Merhabalar..

Resim yapma yolculuğunun, bilinçlenme süreciyle ilişkisini açıklamaya çalışacağım.

Bilinçlenme ile sanat arasında nasıl bir ilişki olabilir?

Resim; görünenden, bilinenden başlayarak, görünmeyene doğru giden bir yolculuktur. Bu yolculuk aynı zamanda insanın da bilinçlenme yolculuğudur.

Bilinç; breysellikten bütüne doğru yol alır. İnsan önce kendini, yaşamı kavramaya başlar ve sonra da varoluşu sezer. Katı halden, saydam ve akışkan hale evrilir, kişisel frekansı yükselir. Bilinç sıçramaları yaşadıkça, yaratıcı düşünceler boşlukta belirir.

Ve o zaman;

Elimizin; bir üst bilinçle her buluşmasında sihrinin arttığını fark ederiz.

Gelin bu akışa, basamak basamak bakalım:

1- OTOMATİK BİLİNÇ: Can aklımız önde. Yatay akış

2- DUYGUSAL BİLİNÇ: Duygular + eski fikirler. Yatay akış

3- SEZGİSEL BİLİNÇ: Ruh aklımız önde. Dikey akış

4- DÜŞÜNSEL BİLİNÇ: Ruh aklımız + yeni fikir. Dikey akış

5- BÜTÜNSEL BİLİNÇ: Can + ruh + öz aklımız. Bütünsel akış

Açıklamamızdaki yatay akış, görünen bilinen yaşamı açıklar. Can merkezli, can gözü ile algılanan bu dünyadır.

Dikey akış ise, görünmeyen ama sezilen bir üst akışı açıklar. Ruh merkezli ve kalp gözü ile algılanan evrensel oluş.

.

İzin verirseniz bilinç basamaklarını biraz daha anlaşılır ve ressamlara göre açıklayayım:

1- OTOMATİK BİLİNÇ

Can merkezlidir, eski bilgiler öndedir. Düşünceler ezber ve yargıları net, resimdeki şekilleri de nettir. Görüneni resimler ve görüneni gösterir. Yaşama somut bakar. Sanat önce doğaya hayranlıkla başlayabilir, onu taklit ederek kavramaya çalışırız. Nesneleri ve aralarındaki ilişkiyi sezmeye başladığımızda , o zaman kopya yapmaktan uzaklaşırız.

2- DUYGUSAL BİLİNÇ

Genel olarak doğadan sonra kendimize yöneliriz. Duygu ve düşüncelerimizi resimleriz. Coşku ve ezberlediğimiz düşüncelerle kendimizi sağaltır, acımızı negatifimizi sanat yoluyla olumluya dönüştürürüz. Kendimizi tanımada yardım eder ve kişiliğimizi geliştirir. Bu seviyeden açılan sergiler toplumu ya duyarsızlaştırır ya da psikolojisini bozar. Van Gogh, Pollock, Frida Kahlo'nun resimlerini örnek verebiliriz.

3- SEZGİSEL BİLİNÇ

(İrfan sahibi) Ruh aklımız öndedir. Görünen şekillerden, görünemeyene doğru bir özgürlük fark edilir. Görünenden görünmeyene, bilinmeyene bir his, seziş, uyanıklık sunar. Kendimizi oluşa bırakıp, beğendirme, anlatma kaygılarından uzaklaştığımızda, gevşediğimizde çalışmanın akış halinde oluşmasına izin veririz. Resme sezgilerine göre başlayan ressam baştan nasıl bir resim yapacağını öngöremez. Kendisini resme, renge, şekle bırakır. Rastlantılar, lekeler, akıtmalar, dokular, sıçratmalar, karalamalar bu çalışmalarda yol açıcıdır. Sezgiler kişiye özel mesajlar da olabilir, tablodan kainatlara açılırız.

Fikret Mualla, Chagal'ın resimleri örnek olabilir. Van Gogh, Pollock bu bilinç de de sayılabilir.

4- DÜŞÜNSEL BİLİNÇ

(Hikmet sahibi) Sezgilerinin açıldığını fark eden sanatçı bilinçli olarak çeşitli trans hallerini dener. Bilinç seviyesini yükseltmeği, kaynağa bağlanmayı, bilinmeyenden çekmeği bir zevk olarak algılar, sanatı bu anlamda bir araç olarak kullanır. Zıtlıklar bütünleşir ve birbirini var eder. Duyulan yaşamsal acı, çizilecek kadar önemli değildir ve artık sanattan acılar için yardım talebinde bulunulmaz. İnsanlığı peşinden sürükleyen eserler bu seviyede yer alabilir. Ruh aklımızdan yapılan çalışmalar bizi yeniliklerin üzerinde seke seke dolaştırır. Kavramsal sanat da bu grupta yer alır.

Dali, Kandinsky, Picasso, Magritte, Escher, Klee'nin bazı resimleri bu grupta yer alabilir.

5- BÜTÜNSEL BİLİNÇ

(Feyz sahibi) Sınırsız, soyut bakışa ulaşılır. Renkle, ışıkla, bütünle bütün olarak, YOK olarak resim yapmak. Sonsuzluğa araç olduğunun bilincinde olarak “ben yaptım” diyemeden resim yapmak. Sebepsiz sevinç duyma, kendini bilinmezin kollarına bırakarak devinime katılmak. Sanat o zaman, insanları bütünleştiren, yaşamı anlamlaştıran sihirli atmosfere dönüşür, her şey sanattır artık. Kainattan, kainatlara açılırlar. O seviyedeki sanatçı, başka insanların yıllarca faydalanacağı hakikat köprüsünün bir taşı haline gelir. Bütünsel bakışla yapılan eserde, her parça tüm parçalarla etkileşimdedir. Sanatçı ne zaman akacağını bilemez, akacağı zaman geldiğinde sadece akar. Resimle, şiirle, müzikle, dansla, tüm sanat dallarıyla oynar. Güzele güzellikle varır.

Klee, Steinberg, Rothko, ve Türk şairi Yunus Emre‘yi bu seviyeye örnek verebiliriz sanırım.

Beş bilinç seviyesine göre izleyici, bir resmi incelerken şöyle bir farklılık gösterir:

Otomatik bilinçteki insan, "ne anlatmış, ne görüyorum" der.

Duygusal bilinç seviyesindeki insan, "nasıl bir duygu hissettim" der.

Sezgisel bilinç seviyesindeki insan, "ne seziyorum" der.

Düşünsel bilinçteki insan, "ne seziyorum gözüm nasıl dolaşıyor, hangi yenilik dikkatimi çekti“ der.

Bütünsel olarak bakan insan ise, resimle birleştiyse onunla akar. Sebepsiz gülümseme, şaşma, sevinç, iç titreyişi yaşar.

.

ZAMANLA..

.

Bir zamanlar

Şair olmak isterdim.

Beğensinlermiş.

.

Bir zamanlar

Ressam olmak isterdim.

Tanısınlarmış.

Eeee,

Elma ağacına da

“Elma ol" denmez ki !..

.

teşekkürler

.

www.leylasabah.net

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.