-Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim. Bir daha olmayacak söz. Beni affet. Beni bırakma.

Kadın, bir eliyle valizinin sapından tutuyor, diğer eli kapı kolunda, sessizce adamı dinliyordu. Bu sahnelere alışıktı.

-Bir daha olmayacak söz, kesinlikle bir daha olmayacak…

Kadın, adamın gözlerinin içine bakıyordu. Üniversitede tanışmışlardı. Gençlik aşkı. Okul biter bitmez de evlenmişlerdi. Üniversite yıllarında da kıskançlık yüzünden aralarında tartışmalar çıkardı. Hatta adamın öfkesine hâkim olamayıp duvara yumruk attığı zamanlar da olmuştu. Fakat kadın, bu öfke nöbetlerinden korkması gerektiğini anlamayacak kadar genç ve âşıktı.

-Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Öfkeme yenildim. Beni affet.

Sürekli af diliyordu adam. Her defasında aynı yalvarışlar, yakarışlar. “Ben seni seviyorum” cümlesinin aralara sıkıştırıldığı uzun paragraflar…

İlk şiddet gördüğü günü hatırladı kadın. Adam, bir arkadaşının kocasıyla sohbet ederken fazla güldüğüne inandığı eşini, uzun süre gülemeyecek hale getirmişti. Gülmek bir yana, kadında sokağa çıkacak yüz kalmamıştı. En ilginç olan da buydu. Şiddet gösteren kendi ilkelliğinden utanmaz da, şiddete maruz kalan bu duruma düştüğü için insan içine çıkamazdı.

İlk şiddet gördüğünde baba evine sığınmıştı kadın. Fakat eşi kendini affettirmek için sürekli gidip gelince kadının ailesi de “eşindir, döver de sever de” diyerek kadını tekrar kocasına teslim etmişlerdi. Kadın, bir daha şiddet gördüğünde baba evine sığınamayacağını da o gün öğrenmişti.

-Beni böyle kabul et. Seni çok seviyorum. Sevdiğimden kıskanıyorum.

Cümleleri ezberlemişti kadın. Fakat aklının almadığı bir şey vardı. İnsan, sevdiği birinin canını nasıl yakardı?

Bir gün kadın ağlayarak haykırdı adama:

-Beni böyle sevme. Kırarak, inciterek, canımı yakarak sevemezsin beni. Cam eşya satan dükkâna girmiş fütursuz çocuklar gibi, her şeyi kıra döke sevemezsin kimseyi. Canım yanıyor. Bedenimden ziyade ruhum kanıyor…

Adam şaşırmıştı kadının bu sözlerine. Sevmenin başka çeşidini öğretmemişlerdi çünkü. Çocukluğunda bir sokak kavgasında arkadaşından dayak yiyip ağlayarak eve döndüğünde babası bağırmıştı:

-Erkek adam dayak yer mi? Hakkını başkasına kaptırır mı hiç?

Adam, hayatını paylaştığı insan, bir birey olarak görmemişti hiç eşini. Kadın, onun karısıydı. Onun hakkıydı. Bu yüzden ona, her şeyi yapabilme hakkına da sahipti.

-Lütfen gitme, dedi yine adam.

Kadın adama baktı. Zaten gidecek bir yeri de yoktu.

-Bu son olsun, diyebildi. Her ne kadar kendisi de inanmasa…

-Söz, dedi adam. Söz, bir daha olmayacak.

Kadın, valizini çekerek yatak odasına götürdü. İçindekileri yavaş yavaş boşalttı. Mutfağa geçti. Sanki hiçbir şey olmamış gibi akşam yemeği için hazırlığa başladı. Adam, kadının yanına gelip yanağından öptü.

-Sana vurulan ellerim kırılsın, dedi.

Kadının yüzünde acı bir tebessüm vardı. Artık adamın hiçbir sözüne inanmıyor ve ona güvenmiyordu. Fakat o kadar gücünü yitirmişti ki, sessizliğe gömülmekten, içine kapanmaktan başka yol bulamıyordu.

Bir hafta sonra yine kadının çığlıkları duyuldu evden. Komşular sürekli kavga edip barışan bu çifte alışık oldukları için tepki vermediler. Karı koca arasına girmek ayıptı ya, onlar da bu ayıbı işlemediler. Böylece komşu evde işlenen cinayetin sesini de, radyo tiyatrosu takip eder gibi, dinlediler. Adam, seni çok seviyorum dediğini eşini, defalarca bıçaklayarak öldürmüştü. Gidecek hiçbir yeri olmadığına inanıp kendini umutsuzluğa teslim eden kadın da, kan kaybından ölmüştü.

Tüm eğitim öğretim programları gözden geçirilmeliydi artık. İnsanlara sevmeyi öğretmekle başlamalıydı her şey. Kırmadan, incitmeden, bedenlere ve ruhlara zarar vermeden sevmeyi öğretmekle. “Beni böyle sev” cümlesine de sığınmamalıydı hiç kimse. Çünkü emek harcamadan ve değişmeyi göze almadan sevgi büyüyemez yürekte…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.