-Hocam, yolu seyre dalmışsınız. Umarım sohbetimiz sizi bunaltmamıştır.

-Olur mu hiç öyle şey hocam, sizlerin sohbetinden sıkalabilir mi insan? Hem sizleri dinleyip hem de manzaranın tadını çıkarmak istiyorum. Oldum olası severim tren yolculuklarını. Bana çocukluğumu hatırlatır.

Bir vagon dolusu akademisyen, büyükşehirde verilecek bir konferans için yola çıkmıştı. Bu bilim insanları, akademik çalışmalarından dolayı pek bir araya gelemedikleri için, böyle bir yolculuğu da hasret gidermek için fırsata dönüştürmüşlerdi. Herkes, yaptığı bilimsel çalışmaları heyecanla birbirine anlatıyordu.

Yaşlı akademisyen, yolu seyreden genç hocaya dönerek sordu:

-Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz Deniz Hocam?

Deniz Hoca yakalanmıştı. Tren yolculuğu, onu çocukluğuna alıp götürmüş, bulunduğu ortamdan çekip çıkarmıştı. Yüzü kızardı. Mahcup gözlerle yaşlı hocasına baktı.

-Affediniz beni hocam. Dağların görüntüsü beni büyüledi. Sohbetten tamamen uzaklaşmışım.

Vagondaki herkes gülmeye başladı. Deniz Hoca, içlerindeki en genç akademisyendi. Fakat çok çalışkan ve azimliydi.

-Üzülmeyiniz hocam. Daldığınızı fark edince size şaka yapmak istedik.

Deniz Hoca da güldü kendine. Hava da yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. O da, manzaradan kurtardı kendini ve bilimsel sohbetin büyüsüne bıraktı. Sadece tren istasyonlarda durduğunda başını dışarı çeviriyor ve inip binen insanların hareketlerini izliyordu. Babası memur olduğu için çocukluğu tren istasyonlarında geçmişti. Değişen görev yerlerine trenle gidip gelirler, tatillerde de memleketlerine trenle dönerlerdi. Belki de dışarıda aradığı çocukluğuydu.

Tren bir istasyonda durduğunda yine başını dışarı çevirdi. Kalabalığın arasında bir kız çocuğunu fark etti. Kaba saba bir adam çocuğu zorla bir yerlere götürmeye çalışıyordu. Çocuk çırpınıyor, gitmek istemiyor, etraftaki kimse de yardım etmiyordu. Deniz Hoca, hiçbir şey düşünmeden fırladı yerinden. Dışarı koştu. Adamla kızın peşine takıldı. İnsanların arasında zorlukla ilerliyor, karanlık gölgeler arasında, adamı ve kızı kaçırmamaya çalışıyordu. Fakat kız da adam da kalabalıkta kayboldular. Deniz Hoca, etrafta koşturduysa da, onları göremedi. Aklına treni gelince de hızla geri döndü. Yavaş yavaş hareket eden trene atladı. Hangi vagona bindiğini de fark edemedi. Yerini bulmaya çalışırken kondüktöre rastladı. Biletini çıkarıp uzattı.

-Bana yardımcı olabilir misiniz? Yerimi bulamıyorum.

Kondüktör bir bilete bir de kadına baktı.

-Bayan, yanlış trene binmişsiniz. Siz, karşı istikametteki trende olmalıydınız.

Deniz Hoca şaşırdı.

-Nasıl olabilir? Ben az evvel trenden indim. Bir yolcuya baktım. Sonra tekrar trenime bindim.

Kondüktör şüpheli gözlerle baktı kadına.

-Aynı anda iki tarafta da trenler vardı. Siz, nasıl yaptıysanız, karşı tarafa geçmişsiniz.

Deniz Hoca iyice şaşırmıştı. Adamla kızı ararken fark etmeyip karşıya mı geçmişti? Nasıl yapmıştı bunu? Gazetelerde okuduğu, çocukların başına gelen felaketleri anlatan haberlerden sonra, bu konuda nasıl da hassaslaşmıştı. Kendini kaybedercesine çocukla adamın peşine düşmüştü. Onları da bulamamıştı gerçi. Treni kaçırdığıyla kalmıştı.

Deniz Hoca, bir solukta, kim olduğunu, nereye gittiğini, kimlerle yolculuk ettiğini, trenden neden indiğini, nasıl şaşırıp da başka trene bindiğini anlattı memura.

-Sizi ilk istasyonda indirelim. Polis merkezine gidin. Hem gördüklerinizi anlatırsınız hem de polis arkadaşlar, gideceğiniz yer için, size başka bir araç ayarlarlar.

Deniz Hoca'ya da makul geldi memurun önerisi. İlk istasyonda da indi. Hemen polis merkezine gitti. Başından geçenleri anlattı. Gördüğü adam ve kızın eşkâlini verdi. Kendisi de, kalan yolculuğunu otobüsle tamamlamaya karar verdi. Polisler, bu genç hocayı araçlarıyla terminale bırakacaklardı. Deniz Hoca tam kalkıyordu ki, merkezde bir hareketlenme oldu. Bir polis memuru, Deniz Hoca'nın yanına geldi.

-Bir tren kazası olmuş. Sizin yanlışlıkla indiğiniz tren...

Bütün gözler Deniz Hoca'ya çevrildi.

-Nasıl olur? Bütün hocalarım trendeydi. Ölen var mı? Yaralanan var mı? Hemen gidip bakalım!

Polisler, ayaklanan Deniz Hoca'yı kolundan tutup oturtular.

-Sakin olun. Arkadaşlarımız orada. Haberleri birazdan alırız. Fakat siz de şüphelisiniz!

-Neyin şüphelisi?

-Sebebi belirsiz bir şekilde kaza yapan bir trenden, yolcusu olduğunuz halde belirsiz bir şekilde iniyorsunuz. Trendeki bir vagon dolusu insan da arkadaşınız. Sizce bunlar şüphe uyandırmıyor mu?

Deniz Hoca, olduğu yerde kaldı. Polisler haklıydı. Trenden neden inmişti? Kaza niçin ve nasıl olmuştu? Hiçbir açıklaması yoktu.

-Ne diyeceğimi bilemiyorum. Trendeki arkadaşlarımı kaybetmiş olabilirim.

Deniz Hoca, o geceyi karakolda geçirdi. Sabaha kadar olay yerinden çeşitli haberler geldi. Fakat son gelen haber yıkıcıydı. Trendeki tüm akademisyenler, hayatını kaybetmişti. Kazanın sebebi de bulunamıyordu. Karakoldaki polisler, Deniz Hoca'ya şüpheli gözlerle bakıyorlardı.

-Yalvarırım beni bırakın artık. Ölenlerin hepsi arkadaşım. Onların yanına gideyim.

Deniz Hoca, ne dediyse dinletemedi. Önce ilk gittiği karakolda, sonra gideceği diğer karakollarda ifadesi alındı defalarca. Olayı duyup yanına koşan ailesi ve arkadaşları da perişandı. Bir avukat tutup Deniz Hoca'yı bu sorgu maratonundan kurtardılar. Fakat ismi hep şüpheli olarak kaldı. Soruşturma da uzun yıllar devam etti. Hiçbir sonuç alınamadı. Ne kazanın sebebi belirlenebildi ne de Deniz Hoca'yı o trenden indiren muamma çözülebildi.

Sahi o gün ne olmuştu trende? Deniz Hoca neden inmişti? İstasyonda gördüğü adam ve kız bir hayal miydi? Bütün bunlar bir muammaydı herkesçe. Fakat tek gerçek, bir ağaç gibi yetişmesi yıllar süren bir vagon dolusu akademisyenin yok oluşuydu. Ölenlerin sayısı verilebilirdi belki ama onların yetiştireceği beyinlerin ve o beyinlerin şekillendireceği dünyanın muhasebesi mümkün değildi...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.