Bildiğiniz gibi Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç’ın; TCK’nın madde 329 ve MİT kanunu madde 27’den yargılandığını ve haklarında iddianame düzenlendiğini diğer meslektaş avukatlar gibi malum basından öğrendik.

Ben kim miyim?

Murat Ağırel ve Hülya KILINÇ’ın vekaleti olan avukatlardan biriyim.

Bütün avukatlar, bize verilmeyen ama malum basının elinde olan iddianamenin peşine düştü. İddianamenin kendisine ulaşamasak da, izlerini malum medyadan bulduk. İnşallah mahkeme iddianameyi kabul ederse, biz de müvekkillerimizin neyle suçlandığının ayrıntılarını öğreneceğiz. Bizim ulaşamadığımız iddianameye malum basının nasıl ulaştığı sorusuna, bizim beceriksizliğimiz olarak cevap verelim.

Bu dört kişi ve davada adı geçen diğer kişiler; Libya’da şehit olan MİT personelinin kimliklerini ifşa etmek ve Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamakla suçlanıyor. Bu suçu nasıl işlemişler derseniz; ODATV haber sitesinde cenaze törenindeki fotoğrafları ve şehidin adının baş harflerini içeren bir haberi yayınlamışlar. Murat Ağırel ise twetterde şehidin fotoğrafını da gösteren bir paylaşım yapmış. İlk paylaşımı yapan kişi Murat Ağırel değil. Fotoğraflar ise, zaten şehit cenazesine katılanlara verilen ve yakaya takılan tarzda bir fotoğraf. Suçlamanın diğer tarafındaki ODATV haberindeki fotoğraflarda ise MİT’in gönderdiği çelengi görüyoruz. Suç nerede derseniz; malum basının algı yaratma ve linç kampanyası sona erip iddianameyi gördüğümüzde suçlamaları da anlayacağız.

MİT’in çelenk gönderdiği, yüzlerce kişinin cenazeye katıldığı, binlerce sosyal medya paylaşımının yapıldığı bir konuda; gizliliği ihlal suçunun nasıl oluştuğunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Barışlar bu ülkede gazetecilik yapmak için savaşıyor. Murat Ağırel gibi onların yanına bir gazetecinin daha katılmış olması bu ülkenin bir kazancı değil midir?

Metastaz ve Sarmal gibi en çok satan iki kitabın yazarlarının içeride tutuklu olması bir rastlantı mıdır? Yoksa aslında böyle bir durumun, fırsata çevrilmesi midir? Zira bu haberdeki duruma benzer geçmişte yaşanmış olaylar, devleti yönetenlerin açıklamaları ve çeşitli cenaze fotoğrafları var.

Suç olduğu iddia edilen haber bir yana, şu anda Libya’da, TBMM’nin kararıyla Türk askerinin varlığı bulunmaktadır, ancak neler olduğundan haberimiz yoktur. Yabancı basında Türkiye’nin BM’in Libya’ya uyguladığı silah ambargosunu deldiğine ilişkin çok ciddi suçlamalar var. Bu haberlere yönelik ne hükümette ne de basında bir habere rastlayamıyoruz. Dünya korona virüsü ile uğraşıyor ve konu gündemde değil. Ancak bu olayın gerçek olması durumunda, emin olun bu salgından sonra, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak isteyenlerin bunu gündeme taşıyacaklarından ve bununla ilgili ciddi sorunlarla karşılaşacağımızdan şüpheniz olmasın.

Barış’lar ve Murat sadece gazetecilik yaptıkları için Silivri’de tutuklular ve tek kişilik koğuşlarda kalıyorlar. Üstelik korona virüsü nedeniyle uygulanan tedbirler kapsamında aileleriyle de görüşmeleri yasak. Tutukluluk ceza yargılamasında bir tedbirdir. Ancak bu tutukluluk cezaya dönüşmüş durumdadır. Zira tutuksuz yargılanması durumunda bu gazetecilerin asla kaçmayacaklarından, görevli savcı ve tutukluluğa devam kararı veren hâkimler dışında, makul ve mantıklı, orta zekaya sahip (hukuki bir terim olarak kullanıyorum) kimsenin şüphesi yoktur.

Gelelim işin hukuki boyutuna, TCK’nın madde 329 ve MİT kanunu madde 27’den bir kişinin yargılanmasının doğru olmadığını düşünen birçok hukukçudan biriyim. Kanaatimce TCK md. 329 genel kanun, MİT yasasındaki md. 27 ise özel kanundur. Genel kanun ve özel kanunun çakıştığı durumda ise özel kanun hükmü geçerlidir. Ancak pratikte hiçbir önemi olmasa da, bu durumda yargılamayı şu anda olduğu gibi Ağır Ceza Mahkemesi değil, Asliye Ceza Mahkemesi yapacaktı. İster istemez bu durumda bunun, da bir algı yaratma çabası olup olmadığı sorusu akla geliyor.

Barışlar; haksızların, devleti dolandıranların, dini halkı sömürmek için kullananların geçmişte olduğu gibi bugünde kararlılıkla üzerine gidiyorlar ve yanlarında artık Murat da var. Barışlar kelimesi artık Murat’ı da barındırıyor. Bugün onları içerde tutan güç; onların oradan daha fazla güçlenerek çıkacağını görmüyor mu dersiniz?

Bu hafta avukatlar olarak iddianameyi görmeyi umut ediyoruz.

Barışlar, gazetecilik için savaşıyor. Savaşı, Barışlar kazanacak.

Barışların, Murat’ı ise gerçeklerin saklanamadığı, fikirlerin özgürce tartışılabildiği, gerçek gazetecilik yapılabilen özgür ve demokrasinin kurumlarının yerleştiği bir Türkiye’den başka bir şey değil.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.