Türkiye’nin misafirliğinden çıkan Suriyeliler Avrupa yolculuğuna başladıklarındı büyük bir hüsran yaşadılar. Karadan ve Denizden Yunanistan sınırlarına giren Suriyelilere Yunanlılar hiç de kitaplarda yazdıkları gibi kibar davranmadı. Neredeyse bütün gazete manşetleri aynı başlıktaydı ;

“Yunanistan insanlığı hiçe saydı! Kadın ve çocukları kurşunladı, botları batırmaya kalkıştı."

Kadere bak, Suriyelilerin muhatap kılındıkları manzaraya bak.

Şairin dediği gibi ;

“Kader kime şikayet edeyim seni bilemem
Alnıma yazılmış yazısın derinsin silemem."

İkinci Dünya Savaşı sırasında 1942'de Almanya'daki Naziler ve İtalyanlar ittifak halinde Yunanistan’a yönelince hem iç kesimlerden hem de adalardan yüzbinlerce Yunan kaçarak Suriye, Filistin ve Mısır gibi ülkelere sığınmıştı.

Yunan mülteciler için Halep'teki Neyrap'ta bir mülteci kampı oluşturulmuş, gelen Yunanlar burada misafir edilerek her türlü ihtiyaçları karşılanmıştı. Bu süreçte Türkiye de kıtlık ve yokluk çeken Yunanistan'a tırlar dolu insani yardım malzemesi göndermişti. Bunu Yunanlılar unutsa da arşivler unutmuyordu.

Ruhunda hayvanlık olanlar gün gelip karakterini yansıtıyor.

Hani Mevlana Hazretleri bir gün müritleri ile yolda giderken, müritlerden birisi yolun kenarında oynayan kedi yavrularını göstererek,

"Ya hazret, kardeş kardeş nasıl da oynuyorlar" der.

Mevlana hazretleri bu söz üzerine,

"Aralarına bir et parçası at da kardeşliği o zaman gör.." der.

Aralarına menfaat bölüşümü ile ilgili bir şey attığın zaman, tıpkı bu kedi yavruları gibi,

Avrupa’nın ne insanlığına,

Ne medeniyetine,

Ne dostluğuna güven olur..

..

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy ;

“Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?.." diyerek bu canavardan korkulmaması gerektiğini söylese de, bu canavar tek dişi kalsa bile Avrupa’nın göbeğinde kendilerinden gelen bir Medeniyeti de bütün insanlığın gözü önünde yok edecek kadar vahşet sahibidir.

Balkanlar'da II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar hüküm süren bir sosyalist federal cumhuriyet vardı.

Bu gün 28 yaş ve altında olanların hiç bilemeyeceği bir ülke burası;

Yugoslavya…

23 milyon nüfusa sahip bu ülkenin insanlarını önce kinleştirerek 7 parçaya ayırdılar.

Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya, Karadağ, Slovenya ve Kosova.

Sonra da ayrılan bu insanları birbirlerine kırdırmaya başladılar.

Bunlardan en fazla zararlı çıkan da İslam inancına sahip olan kısımlardı.

Birleşmiş milletlerin gözü önünde milyonlarca Müslüman katledilerek toplu mezarlara gömüldüler.

Yunanlıların da çağların ötesinden gelme bir dini inanışı var. Eğitimleri desen mükemmel. para gibi bir dertler yok. Avrupa birliğince sürekli kollanıp gözetilmekteler. İnsan olmak ne din işidir, ne eğitim, ne para. İnsan olmak sadece vicdani bir meseledir.

Bunlar tam da Bertrand Russell’in söylediği pozisyondalar. Russell “İnsanlığın iki tür ahlakı var. Biri sözünü edip uyguladığımız, öteki de uygulayıp sözünü etmediğimiz" diyor. Bunların sözlerini ettikleri farklı. Uyguladıkları farklı.

Sınırda cereyan eden olayları gördükten sonra yine onların deyişiyle, Robin Sharma’nın söylemiyle sözü noktalayalım.

“Hepimizin başı sağolsun. İnsanlık ölmüş.."

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.