Bay Preston’ın, eski karısı Bayan Preston’u ve yedi yaşındaki oğulları Patrick’i terk ederek Oregon’a yerleşmesinden bu yana üç yıl geçmişti. İşin en kötü tarafı da, Bay Preston’ın eski karısının yakın arkadaşı Linda ile beraber gitmiş olmasıydı…

Oysa ki Bayan Preston’un, Linda’nın kocası öldüğünde, O’na ve oğluna yaptığı iyilik sözcüklerle anlatılır gibi değildi. Kumarbaz kocasından kalan borçlarla dağılma noktasına gelen Linda’ya Bayan Preston, evinin kapılarını sonuna kadar açarken, elinden geldiğince zavallı dostuna maddi ve manevi yardımda bulunmaktaydı. Linda’nın Patrick’le aynı yaşta bir de oğlu vardı. Bay Preston ise, eşi Bayan Preston gibi Linda’ya, oğluyla birlikte başlayacakları anlatılmaz zorluklarla dolu bu yeni hayat mücadelesinde destek olabilmek için büyük uğraş veriyordu. Kumar borçlarından ötürü evleri de ellerinden yitip gitmişt.. Linda ve oğlu Derek, kiralık bir ev buluncaya kadar Bay ve Bayan Preston’la birlikte kalacaklardı…

O gün, kışın kendini olanca kuvvetle hissettirdiği günlerden biriydi. Vakit öğleyi henüz geçmişti, katran rengi gökyüzündeki kara niyetli bulutlar, az sonra gelecek zifiri karanlığın sinyallerini vermekteydiler. Pervasız bir soğuk, sokaktan geçen insanların iliklerine kadar işliyor ve onların kendilerini bir an önce gidecekleri yere gitmeleri için adımlarını çok daha çabuklaştırmalarına yol açmaktaydı…

Okul çıkışıydı. Genellikle Bayan Preston, Patrick’i okuldan alır ve eve birlikte dönerlerdi. Ancak, restoranda işlerin yoğun olduğu zamanlarda, Bayan Preston çalışmaya devam eder; Patrick ise dikkatlice eve giderdi. Babasının ise bir emlak bürosu vardı ve hava kararmadan eve dönmezdi…

O gün de annesinin mesaiye kaldığı günlerden biriydi. Bir yandan kendisine hayli küçük gelmeye başlayan haki renkli paltosunun yakasını kapatmaya çalışan Patrick, öbür yandan da cebindeki evlerinin anahtarını bulmaya çalışmaktaydı. Zor zahmet bulduğu anahtarı uzun zamandır bakım görmeyen evlerinin paslanmaya yüz tutmuş anahtar deliğine soktu ve o narin eliyle anahtarı sağa doğru çevirdi. Yaygaracı bir gürültüyle açılan sokak kapısının sesi, üç sokak öteden bile duyulmuş olmalıydı. Soğuktan titreyen bedenini bir rüzgar gibi atıverdi içeri. Büyük odadan sesler geliyordu. Sesler zaman zaman kahkahaya dönüşüyordu. Bu duruma bir anlam veremeyen Patrick meraklı bakışlarla odaya yaklaştı. Kapının kolunu çevirmeden önce, içinde sebebini bilemediği bir huzursuzluk hissetti. Ve bu huzursuzluk her an daha da çok artıyordu…

Patrick, kapıyı açtığında gördükleri karşısında gözlerine inanamıyordu: babası ve Linda birbirlerine sarılıp televizyon sayretmekteydiler. Derek ise bir köşede uyuyakalmıştı. Linda o gün, Bayan Preston’la birlikte bulaşıkçılık yaptığı restorandan bir günlük izin almıştı..

Bay Preston ve Linda gıcırdayan sokak kapısını duymamışlar ve Patrick’e yakalanmışlardı…

Kadınlık onuru ayaklar altına alınan Bayan Preston, boşanmak için hemen mahkenmeye başvurmuş, ilk celsede de kocasından boşanmıştı ve genç kızlık soyadı olan ‘’Blackwell’’i almıştı. Ardından dünya tatlısı oğluyla kendilerini ışıltılı bir dünya kurmuşlardı. Maddi zorlukları vardı ama ana –oğul sırt sırta vermişlerdi ve bu güçle dünyaya meydan okumaktaydılar…

Geçen üç yılda, Bay Preston oğlunu ne aramış ne de sormuştu. Ve ne acıdır ki, mahkemenin öngördüğü yetersiz nafakayı bile çoğu zaman ödemiyordu. Çalıştığı restoranda bulaşıkçılık yapan Bayan Blackwell, kazandığı çok az parayla çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmeye çalışıyordu. Ama kazancı çok azdı. İster istemez, Bay Preston’un oğluna ödememek için kırk dereden su getirdiği o az miktardaki paraya da ihtiyaç duymaktaydı. Çoğu zaman nafakayı icra yoluyla ama gecikmeli olarak almaktaydı…

Güneş gökyüzünde olanca cömertliğiyle boy gösterirken, Bayan Blackwell ve Patrick, on gün gecikmiş nafakayı almak için icra dairesine gitmekteydiler. Yollarının üzerinde büyük bir oyuncakçı dükkanı vardı. Tam dükkanın yanından geçip gideceklerken, parlak renklerle bezenmiş pahalı bir uzaktan kumandalı araba Patrick’in dikkatini çekmişti. Annesine alması için yalvarır gözlerle bakmaya başlamıştı. Bayan Preston’un maaşını almasına da daha bir hafta vardı. Canından çok sevdiği oğlunun istediği oyuncağı yanında yeteri kadar para olmadığı için o an alamayacak olmanın dayanılmaz acısını kalbinde hisseden fedakar anne, oğluna nafaka yatırıldıysa o oyuncağı kendisine hemen alacağını söylemişti...

Ne yazık ki nafaka yatırılmamıştı…

O hafta ana-oğul üç defa daha nafakanın yatırılıp yatılmadığını öğrenmek için icra dairesine gitmişlerdi…

Üçüncü günde de olumsuz yanıt almıştı ancak buna hazırlıklıydı Bayan Blackwell: ayakkabılarından biri su alan ve yeni bir ayakkabı için para ayıran anne, çoktan bu düşüncesinden vazgeçmişti; oğlunu kolundan tutarak oyuncakçı dükkanına götürdü. O’na iki gecedir rüyalarını süsleyen arabayı alacaktı. Çocuk kalbi bir ayna gibi yüzüne yansıyan Patrick’in neşesi ise görülmeye değerdi. Annesi çantasından parayı çıkartırken, Patrick o arada annesinin iyice yırtılmış olan ayakkabısını görmüştü. Küçük çocuğun yüzüne kararlı bir ifade yerleşivermişti. Sevdayla yaklaştı annesinin yanına. Ve O’na hiçbir şey söylemeden, annesinin elindeki parayı O’nun deniz mavisi cüzdanının içine doğru itti. Bayan Blackwell ve dükkan sahibi çocuğun ne yapmaya çalıştığına bir anlam veremiyorlardı.. Annesinin elinden tutan yürekli çocuk, arabayı almadan Onunla birlikte dışarıya çıktı.. Dükkan sahibi, olanı biteni çoktan anlamıştı aslında zira karşısındaki hanımefendinin yırtık ayakkabısını O da görmüştü ve çaresiz kadın, oğluna o çok istediği oyuncağı alacak ama yırtık ayakkabısını giymeye de devam edecekti. Ama cesuryürekli oğul buna izin vermemişti. Dükkan sahibi gözyaşlarıyla ıslanan yüzünü mendiliyle silerken kendini ayakta kalacak kadar güçlü hissetmemişti…

Ana-oğul birbirine sarıldığı anda zaman durmuştu..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Alper beyaz 6 yıl önce

Yüreğine sağlık duygulanmamak eldedeğil

Avatar
Melih Uludağ 6 yıl önce

Çok teşekkür ediyorum Alper Bey.