Bursa Arena E'Gazete
2016-08-15 19:38:03

Kiralık ve satılık ruhlar ülkesinde kaybolan türküleri arıyoruz

SEMRA MERT

15 Ağustos 2016, 19:38

İki gün evvel annem ; - Bu ne ya !!  dedi kızgın, kırılgan, üzgün..Telefonda açtığımız türküyü duyunca.. - Eskiden televizyonlarda türküler çalardı, radyoyu da baban aldı, malum dini kanalları açıp son ses dinliyor, ben de sizin telefonlarınızdan istiyorum, benim telefonum da türkü yok...
Anamın hasretini çektiği kaybolan türkülerde saklanan mutlu zamanlar da yolculuk ederken, bugün yüzlerce şey geldi geçti aklımdan. Hakikaten bunaldık sıkıldık yorulduk.

Tükenmişlik sendromu diye malum sanatçı zevatlarının hastalığı mı vardı neydi?
Sanırım komple tükendik.
Çoğalan tv kanallarının büyüyen koca ekranlarında 7/24 millete dayatılan bloklaşmış saldırgan nefret söylemleri ile kirlenmiş siyasetin ve politikacıların kuklaları sayesinde tv ekranının karşısına geçmekten nefret eder hale geldik..

Bir tarafta yozlaşan kültürel kimliğimiz; azgın tekeler gibi evlenme programlarında boy gösteren insan(cık) larımız.
Diğer tarafta sömürülen din olgusu üzerinden rant kapılarını zorlayan sözde dincilerin programları..
Hergün şehit, olmazsa olmaz cinnet felaket haberleri ile evlerimize karabasan gibi giren haber programları..
 Ne oldu bize ?
Kime dokunsan bir ah bir serzeniş..
Kimse mutlu değil, zengini yoksulu aynı minval ..
Sadece birilerinin masası ve cüzdanı daha dolu lâkin ruhlar hep fakir..
Emanet mutluluklar da iş görmüyor artık..

Kendi mahpushanemizin duvarlarını örmüşüz; ipekten koza desek koza değil gün gün ölüyoruz.
Dudaklarımıza takılan "bozkırın tezenesi"
nin ezgisini mırıldanarak "ah yalan dünya da yalan dünya da.."  "Yalan dünya" deyip kandırmışlar hepimizi, iki günlük ömrümüzü burnumuzdan getirenler, talan edenler..  Öte dünya için umudumuz var zalimler için cehennemden, kendimiz için cennetden bekleşiyoruz da , zamane tüccarları senet de verirlerse şaşırmayın yakında..

"Adam olacak çocuklar.."
derdi Barış abi.. Büyüyecekler adam olacaklar; Umut 'du, Barış 'tı, Güneş 'di, Yağmur'du, Toprak'tı o çocukların adı ..
Yel mi vurdu, sel mi aldı ? Nere kayboldunuz çocuklar ?
Yoksa çağın Gulyabanileri mi korkuttu sizi ?
Saklandığınız divan altlarından perde arkalarından çıkamıyorsunuz ..
Belki de haklısınız onca vahşetin mimarlarının nefes aldığı dünyanın çatısı altında, gökyüzünde kuşlar bile korkuyla uçuyor artık...

 Bir ülkede edebiyattan, sanattan çok siyaset konuşuluyorsa, o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir.
(Nietzsche)  Şimdi siz söyleyin kaçıncı sınıfız..? Öyle böyle değil, hem de nezaket, saygı, sevgi sıyrılmış üsluplardan.
Kan emici vampirler, ifritler, kara bulutlar kaplamış yurdumun üstünü..

Ne marşlarımız kaldı, ne çocuk şarkıları dillerde ..
Ne de Özay Gönlüm'ün tıngırdattığı sazların telinden dökülen nağmeler...  İzmir'in dağlarında çiçekler açmıyor artık..
Alnımız da bilgilerden bir çelenk..diye öğretmenlerimizi andığımız günler..
Tohumlar fidana, Fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yuırdumda derken..
Beynimize işlenen mesajlar vardı geleceğe dair ruhumuzu şekillendiren..
Bahçemizi sularken kurtardığımız karıncaların sevabında, kışın buğday ekmek kırıntısı attığımız kuşların kanadın da arardık cenneti..
Fırka fırka ayrılmış tarikatların cemaatlerin kapılarında arayanların varlığını öğrendiğimiz de onların peşine takılmadık çünkü ne Yaradan'a olan inancımız değişti şahdamarımızdan yakın diye bildiğimiz, ne içimize atılan iyilik merhamet tohumlarını çürüttük..
Sıkıntıya düştüğümüzde de sevindiğimizde de şükrettiğimiz seccademize koyduğumuz başımız İlâhi huzuruna açtığımız elimiz..Samimi dualarımızda eksik etmediğimiz arkadaşlarımız dostlarımız anne babamız kardeşlerimiz ve onlardan ayrı tutmadığımız hiç tanımadığımız insanlarımız vardı..Çıkarsız saygı duyardık sevginin ötesinde ..

Kaybolduk ! 
Deryası denizi kuruyan koca bir çölde satılık ve kiralık ruhlar ülkesine döndük..
Ruh hastalanırsa doktor doktor gezer şifa bulursun, lakin kiralanan ruhlarımız iflah olmaz yazıktır, satılanlara ise el fatihayı çoktan okuduk..

 Anlamlı bir hikayeyi de taşımak istedim köşeme paylaşmak adına..

Bir gün, "güzellik"
ve "çirkinlik" bir deniz kıyısında karşılaştılar ve dediler, ‘haydi denize girelim’ Giysilerini çıkartıp suda yüzdüler.
Bir süre sonra, çirkinlik kıyıya dönüp, güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti.
Güzellik de denizden çıktı, kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu, çaresiz çirkinliğin giysilerine büründü ve yoluna devam etti güzellik.
O gün bugündür, erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. Ancak içlerinden güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. Ve yine çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, gözlerinden tanırlar çirkinliği.. Khalil Gibran - ‘’The Prophet ‘’

 Umut fakirin ekmeğiymiş ya,kim bilir birgün diyelim Ahmet Şafak'ın dizelerine kulak vererek..;


Başaklar boy verecek,balalar soy verecek 
Türküler söyleyeceğiz.. 
Belki kurt yalnızlığı düşecek hissemize 
Hüzünler saracak ufkumuzu hüzünler 
Hüzünler taze baharlar gibidir.. 
Unutma bahar senin içinde 
Nereye gidersen götürürsün.. 
Taze tomurcuklar şimdi, 
Kavuşma zamanı diyorlar 
Türküler söyleniyor bir yerlerde, 
Meşeler güvermiş,varsın güversin.. 
Söyleyin o yare durmasın,gelsin diyor türküler 
Şimdi ses ver artık yüreğini yüreğime ekle 
Yüreğini yüreğime ekle Kanatlansın türküler.....



Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.