Bursa Arena E'Gazete
2019-04-25 00:12:35

Kara Kutu..

FERİDE İLGÜN

25 Nisan 2019, 00:12

-Geçen haftaki seansı kaçırdın.

-Önemli işlerim vardı.

-Tedavini önemli işten saymıyorsun sanırım.

-Bu durum, neredeyse bir senedir size geldiğim halde, bir arpa boyu yol alamamızdan kaynaklanıyor olabilir mi?

-Peki buradaki suçlu kim?

-Doktor olan sizsiniz. Cevabı da siz verin. Bana akıl oyunları oynamayın.

-Seanslara düzenli gelmemek, sorularıma cevap vermemek... Bir şeylerden kaçtığının farkındasın değil mi?

-Hiçbir şeyden kaçmıyorum. Size gelmeyi seçen de bendim. Uykusuzluk problemim var. Bunu çözmek de çok zor olmasa gerek. Sorularınıza yeterli cevapları verdiğime de inanıyorum. Saklayacak bir şeyim yok.

-Haklısın, bana gelmeyi sen istedin. Çünkü bilinçaltında seni rahatsız eden bir şey var. Bunu ortaya çıkarmak istiyorsun aslında. Anlatıp bu yükten kurtulmak istiyorsun. Hadi, çocukluğundan konuşalım biraz.

-Geldiğimden beri çocukluğumu konuşuyoruz. İnanın, benim çocukluğum bile bu kadar uzun sürmedi.

-Çocukluk, insanın kara kutusudur. Tüm yaraları bu kutunun içinde saklıdır. İnsan büyürken o kutuyu toprağın en derinine gömer. Kutu, toprağın altında saklı zannedilse de, yaralar her daim sızlar. İnsan, o kutuyu açıp içindekilerle yüzleşmedikçe de iyileşemez.

-Bak, bende kara kutu falan yok. Her şey ortada. Annemi kaybedene kadar çocuktum ben. Bir gece yarısı, annem merdivenlerden düşüp ölünce de benim çocukluk bitti.

-Baban tekrar evlendi mi?

-Üvey anne dehşeti arıyorsan, boşuna çaba. Üvey annem çok iyi bir kadındı.

-Babanın ikinci evliliğinden kardeşlerin var mı?

-İlk evlilikte tek çocuk benim. İkinci evlilikte de üç kardeşim oldu.

-Onlarla aran nasıl?

-Üvey annemle de, kardeşlerimle de aram iyidir. Söyledim ya, üvey annem iyi bir kadındı.

-Peki, baban?

-Ne olmuş babama?

-Ondan hiç bahsetmiyorsun?

-Babamla hep mesafeli bir ilişkimiz oldu. Belki ona annemi hatırlatıyordum. Benden hep uzak durdu. Zaten ilkokuldan sonra yatılı okula gittim.

-Sen mi istedin yatılı okumayı?

-Babamla birlikte karar verdik. Çok güzel bir okuldu. Çok iyi bir eğitim aldım. Arkasından da yurt dışına çıktım zaten.

-Evden uzak kalmak senin tercihin miydi? Baban ve yeni ailesi mi böyle istedi?

-Üvey annem okula gelip beni ziyaret ederdi hep. Evde, onlarla birlikte yaşamamı da istedi. Kardeşlerimle beraber büyümemi istiyordu. Ben okulumu seviyordum. Eve gitmek istemedim.

-Annenle anılarının olduğu evde yaşamak mı seni korkutuyordu?

-Annem öldükten sonra hemen o evi sattı babam. Anılarla yüzleşmek istemeyen sanırım babamdı. Annem öldüğünde ben çok küçüktüm zaten. Pek anımız da yok annemle.

-Annenin ölümüyle ilgili ne hatırlıyorsun?

-Bir gece yarısı merdivenlerden düştü ve öldü. Sıkıldım artık. Ekipler amiri gibi, sürekli sorgu. Daha sonra devam edelim.

-Daha vaktimiz var. Ne zaman annenin ölümüyle ilgili konuşmaya çalışsam, kaçıyorsun. Bu konuyu konuşmadan sorununu aşamayız.

-Konuşulacak ne var doktor? Bir gece yarısı merdivenlerden düşüp ölen bir kadın.

-Sen ne zaman uyandın? Kim uayandırdı o gece seni?

-Annemin çığlığına uyandım.

-Merdivenlerden düşerken mi çığlık atıyordu?

Bir sessizlik oldu.

-Bilmiyorum.

-Çığlık sesini duyunca ne yaptın?

-Odamdan çıkıp babamla annemin yanına gittim.

-İkisi neredeydi?

Yine sessizlik oldu.

-Bilmiyorum, hatırlamıyorum. Çığlık sesine koştum. Babam merdivenin başındaydı. Annem merdivenin aşağısında. Babam öylece durup anneme bakıyordu. Beni çok sonra fark etti. "Çabuk odana git ve gözlerini kapat. Hemen uyu!" dedi.

-Ne yaptın?

-Koşarak odama gittim, yorganın altına girdim, gözlerimi sımsıkı kapattım.

-Dışarıdan sesler gelmeye devam etti mi?

-Hayır. Hiç ses yoktu. Ev o kadar sessizdi ki, nefes alsam, babam gelip bağıracak diye korkuyordum.

-Ambulans gelmiş olmalı. Birileri yardıma gelmiş olmalı. Hiç ses duymadığına emin misin?

-Sabaha kadar gözümü kırpmadım. Hava aydınlanıp odanın içine ışık girmeye başladığında yorganın altından çıktım. Yavaşça kalkıp babamın yanına gittim. Beni görünce yine kızdı. "Sana odana git yat demedim mi?" diye bağırdı. Koşarak tekrar odama gittim.

-Annen hâlâ merdivenlerde yatıyor muydu?

Kadın duraksadı.

-Evet. Babam da aynı sandalyede oturuyordu. Hiçbir şey olmamış gibi.

-Annen, merdivenlerden düşer düşmez ölmüş olmalı. Baban da cenaze işleri için sabahı beklemiş olmalı.

Kadın doktora baktı.

-Babam odama ilk gönderdiğinde annemin "kızım" dediğini duydum. Fakat babamdan o kadar korkmuştum ki, dönüp bakamadım.

-Şimdi sana çok önemli bir soru soracağım. Fakat cevabı senden değil, o gece annesinin ölümüne tanık olan küçük kızdan istiyorum.

Kadın doğruldu. Ürkmüş bir hali vardı.

-Sorun.

-O gece, anneni merdivenlerden baban mı itti?

Kadın irkildi. Konuşmak istedi ama kelimler boğazına düğümlendi. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

-Seanslarımızdaki kaçamak cevaplardan şüpheleniyordum. Kaçtığın bir gerçek vardı. Belki kendine bile itiraf edemediğin. Küçük bir kızın kaldıramayacağı kadar büyük bir yüktü bu.

-Ben bunu nasıl hatırlamadım?

-Hatırlamadın değil, hatırlamak istemedin. O kara kutuya saklayıp kaldırdın. Annesini kaybetmek, babasının suçuna tanıklık etmek, küçük bir çocuğun dünyasını altüst etmek için yeterliydi. Uykusuzluk problemin de o geceden. Baban seni uyumaya zorladığı için, uykuyu 'suç ortaklığı' olarak görüyorsun. Bu suçluluk hissi de seni uyutmuyor.

-Ben babamla nasıl yüzleşirim. Üzerinden otuz yıl geçmiş bir suçun cezası nasıl verilir? Otuz yıldır gizli gizli kanayan yaram, babamın itirafıyla diner mi?

-Hiçbir suç cezasız kalmaz. Terapi kayıtları da delil olarak kabul edilecektir. Babanı cezalandırdığını düşünme. Haksız yere hayatı elinden alınan bir kadına, annene, hakkını teslim ettiğini bil.

O hafta babasıyla yüzleşen kadın, geç gelen itirafı da alabildi. Boşanmak istediği için ölümle cezalandırılan kadın için adalet, otuz yıl sonra gelebildi. Otuz yıldır her uykusundan sıçrayarak uyanan küçük kız da, annesiyle fotoğrafı koynunda, ilk defa huzurlu bir uyku uyayabildi.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.