-Evsizlerle ilgili bir belgesel hazırlanacakmış, katılmak ister misin?

-Senin ağzın ne diyor? Ne demek "katılmak ister misin?" Bana sorulacak soru mu bu?

Gazetede bir gülüşme oldu. Yasemin haklıydı. Nerede kimsesiz, evsiz barksız biri var, Yasemin gider onu bulur, ondan da koca bir haber çıkartırdı. Yurtlarda büyümüş bir çocuk olmanın en büyük avantajı da, bu yeteneği olmuştu: Tüm kimsesizlerle empati kurabilmek. Sokağın nabzını tutmayı da, bu yeteneğine borçluydu.

-Eeeee ne zaman çıkıyoruz sokaklara?

-Sokak kedisi gibisin kızım sen de. Aklın fikrin dışarılarda dolanmakta. Benim gibi yap. Otur mis gibi masanın başına, yaz yazını.

-Biz sokaklarda haber peşinde koşmazsak, insanların içinde dolaşmazsak, ne yazacaksın acaba masanın başında?

Gazetedeki gülme sesleri artmıştı. Haber müdürü dayanmayıp odasından çıktı. Herkesi şöyle bir süzdü.

-Çok komik bir haber yakaladınız galiba.

-Yasemin'in canı sokak çekmiş de...

Gazetedekiler gülüşmeye devam ederken müdür Yasemin'e döndü.

-Madem bu kadar özledin sokakları, bu gece bir dolanın bakalım. Özellikle sahil kıyısında. Oradaki evsizlerden ne çıkacak , bir görelim.

-Yaşa patron!

Yasemin hemen hazırlandı. Ekipteki diğer arkadaş da hazırdı. Akşam karanlığı henüz çökmeye başlarken kendilerini sokağa attılar. Akşamın serinliğinde, sahil kıyısına kadar yürüdüler. Gece yarısına kadar da insanların arasına katıldılar, sokağın sesini dinlemeye çalıştılar. Gece yarıısna doğru, tüm el ayak çekilince, hayatın yeni başlayan diğer yüzüne de hazırdılar.

-Kuytu köşelere doğru ilerleyelim. İlginç bir olaya rastlarsak, iki sevgiliymişiz gibi davranız.

Yasemin sokaklara alışıktı. Haber peşinde koşarken sokaklarda sabahladığı çok olmuştu. Hayatta tek başına ayakta durmaya alışmış biri olarak da, hiçbir şeyden korkusu yoktu.

Epey dolaştılar sahilde. Pek kayda değer bir şey çarpmadı gözlerine. Tam geceyi bitirmeye, evlere dönmeye karar vermişlerdi ki, kayıkların birinden bir inleme sesi geldi. Hemen sesin geldiği tarafa koştular. Kayıkta, her tarafı yara bere içinde bir kadın yatıyordu. Hemen ambulans çağırıp yardım istediler. Onlar da ambulansın peşine takıldılar. Haber ayaklarına mı gelmişti?

Hastanede acile servise alındı kadın. Ancak üç dört saat sonra kendine gelebildi. Hastane polisleri, kadının ifadesini almak için bekliyorlardı. Yasemin, ifadesi alınan kadınla bir görüşme yapabilmek için polisten izin aldı. Polislerin sorgusu biter bitmez de kadının yanına gitti.

-Geçmiş olsun. Ben sizi bulan kişiyim. Gazeteciyim. Haber peşindeyken size rastladım. Başınıza gelenleri dinlemek için de polisten izin aldım. Acaba yaşadıklarınızı benimle paylaşır mısınız?

Kadın, başı sargılar içinde, gözü yaşlı anlatmaya başladı:

-Ah kızım ah. Başıma gelenler film gibi. Bu sabah telefonum çaldı. Telefondaki kişi, kendisini polis olarak tanıttı. Eşimin kara para aklama işine bulaştığını, şu an evde mecvut bulunan paranın da kara para olduğunu söyledi. Benim eşim muhasebecidir. Çalıştığı şirketler için yapacağı ödemeleri, resmi saatleri kaçırdığı zaman eve getirir. Eve, içi para dolu çantayla geldiği çok olmuştur. Telefondaki ses, o kadar ikna ediciydi ki, kırk yıllık kocamdan şüphelendim. Adam, eğer evdeki parayı kendilerine teslim edersem, kanıt olarak kullanacaklarını söyledi. İşbirliğini iyi niyet olarak kabul edip eşime ve bana yardımcı olacaklarını da ekledi. Basiretim bağlandı sanki, hiçbir şey düşünemedim. Akşam, çantayı alıp sahile gitmemi söylediler. Kimseyle, özellikle eşimle, hiçbir şey konuşmamamı tembihlediler. Akşamı zor ettim. Hava kararınca çantayı kapıp sahile gittim. Adamın tarif ettiği yerde, sahilin en kuytu köşesinde beklemeye başladım. Bir adam geldi yanıma, kendisini sivil polis olarak tanıttı. Başındaki kasket, yüzünün yarısını kapatıyordu. Çantayı teslim ederken kimlik görmek istedim. Parayı benden teslim aldıklarına dair yazılı bir belge de istiyordum. Adam sinirlendi. Onun sinirli hali beni ürküttü. Çantayı vermek istemedim. Aramızda bir itiş kakış oldu. O sırada ayağım kaydı, yere düştüm, gerisini hatırlamıyorum. Sanırım başımı, sahildeki taşlardan birine çarptım. Adam da, öldüğümü düşünüp paniğe kapılmış olmalı ki, beni oradaki kayıklardan birinin içine atıp kaçmış. İyi ki, siz sesimi duydunuz. Sabaha kadar orada, tek başıma kim bilir hâlim nice olurdu? Ah kocama ne hesap vereceğim? Gitti paralar...

Yasemin, anlatılanların hepsini not aldı. Telefonla dolandırıcılık olaylarına çok tanık olmuştu. Fakat bu işin ilginç bir yönü vardı ki, o da dolandırıcıların evdeki paradan haberdar olmalarıydı.

Ertesi gün haber, gazetede ilk sayfada çıktı. Telefon dolandırıcılığındaki yeni yöntemler anlatılıyordu haberin içeriğinde. Fakat Yasemin'in içine sinmeyen bir şeyler vardı. Haberin peşini bırakmamaya karar verdi. Birkaç gün sonra kadını ziyarete gitti. Kadın, ev adresini bulup gelen haberci karşısında şaşkındı. Tereddütle içeri aldı Yasemin'i. Muhasebeci eş de evdeydi. Şirket, paranın çalınmasında bir ihmali olmadıklarına inandıklarını söyleyip muhasebeciye bir ceza uygulamayacaklarını bildirmişti. Olay, adli bir vakaydı. Polisin suçluları yakalaması beklenecekti.

Karı kocanın bunları anlatırken birbirleriyle kaçamalk bakışları, kadının tedirgin halleri Yasemin'in gözünden kaçmadı. Oradan ayrılır ayrılmaz polis merkezine gidip tanıdığı birkaç arkadaşıyla konuştu. Yasemin'in acar gazeteciliğine güvenen polisler, muhasebeciyi ve eşini takip etmeye başladılar. Telefonlarını da dinlemeye aldılar. Bir hafta sonra Yasemin'in telefonu çaldı. Arayan polis arkadaşlarından biriydi. "Gel de sana yılın çiftinin haberini yazdıralım" diyordu.

Yasemin koşarak gitti polis merkezine. Muhasebeci ve eşi de oradaydı. Şirketin parasını çalan bu çiftti. Yapılan sorguda, bütün planı muhasebecinin yaptığı ortaya çıkmıştı. Eşine de, bu plana uyması için baskı yapmıştı.

Yasemin, kadınla bir görüşme yapmak istediğini söyledi. Gazetede yapacağı haber için bu görüşme gerekliydi. Polis, olayın ortaya çıkmasında Yasemin'in büyük rolü olduğundan ona özel bir görüşme ayarladı. Yasemin ve kadın, bir odada baş başa bırakıldılar. Kadın, mahcup ve üzgündü. Yasemin, kadına uzun uzun baktıktan sonra sordu:

-Neden böyle bir suça dahil oldunuz? Suçlularla çok röportaj yaptım. Onları gözünden tanırım. Siz, suç işleyebilecek bir kadın görünümünde değilsiniz.

Kadın başını öne eğdi.

-Korktum kızım, korktum sadece. Eşim paraları çalmayı aklına koymuştu. Sahilde kavga ettiğim kişi de oydu. Ben, bu işe itiraz ettim diye, ölesiye dövüldüm. Beni bulduğunuz gece, size ve polise, eşimin bana ezberlettiği hikâyeyi anlattım. Ya eşimle suç ortağı olacaktım ya da eşim tarafından öldürülecektim. Kim ölümden korkmaz? Ben de yaşamayı seçtim. Onun oyununa katıldım.

-Ah be teyzem, yaşamayı seçtin de, ömrünü hapis köşelerinde tamamlayacaksın. Sence bu yaşamak mı?

Birisi tarafından öldürülmek, mağduriyetlerin en büyüğü olmalıydı. Fakat bir insanı, bir suça iştirak ettirip yaşamını elinden almanın, onu öldürmekten aşağı kalır yanı var mıydı?..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.