Bu aralar şairlere sardım ve bu sarmadan da hoşnutum.
Severim şiiri...
Dolayısıyla şairler de kontenjandan sevgiyi hak ederler; hem beynimde ve hem de gönlümde benim...

Geçen hafta Orhan Veli vardı gündemimde...
Bu hafta "Haydi Abbas" geçti aklımdan ve de dolayısıyla Cahit Sıtkı 'yı anmak elzem oldu tabii ki...
2 Ekim 1910, Diyarbakır doğumlu Hüseyin Cahit... Yani Cahit Sıtkı Tarancı... Diyarbakır 'ın ticaret ve ziraatla uğraşan köklü Pirinçcizadeler ailesinden Bekir Sıtkı Bey 'in oğlu... Tarancı soyadı çiftçi anlamına geliyormuş. Anlatılan o ki; Soyadı Kanunu çıktığı yıl, Bekir Sıtkı Bey pirinç ekiminden zarara uğradığı için kızarak, akrabaları Pirinçcioğlu soyadını aldıkları halde, kendisi çiftçi anlamına gelen Tarancı soyadını almış.

Cahit Sıtkı genel olarak şiirlerinde yaşama sevinci ile ölüm temalarına yer vermiş ve ölüm konusunun hep üstüne üstüne gitmiştir. En ünlü şiirleri "Otuz Beş Yaş" ve "Memleket İsterim" 'dir.  
"Otuz Beş Yaş" şiirinde yolun yarısından sonra ölümün her an herkesin başında olabileceğini vurgularken efsaneleşmiştir.

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. 
Dante gibi ortasındayız ömrün. 
Delikanlı çağımızdaki cevher, 
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, 
Gözünün yaşına bakmadan gider. 

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? 
Benim mi Allahım bu çizgili yüz? 
Ya gözler altındaki mor halkalar? 
Neden böyle düşman görünürsünüz, 
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? 

Zamanla nasıl değişiyor insan! 
Hangi resmime baksam ben değilim. 
Nerde o günler, o şevk, o heyecan? 
Bu güler yüzlü adam ben değilim; 
Yalandır kaygısız olduğum yalan. 

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; 
Hatırası bile yabancı gelir. 
Hayata beraber başladığımız, 
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; 
Gittikçe artıyor yalnızlığımız. 

Gökyüzünün başka rengi de varmış! 
Geç farkettim taşın sert olduğunu. 
Su insanı boğar, ateş yakarmış! 
Her doğan günün bir dert olduğunu, 
İnsan bu yaşa gelince anlarmış. 

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! 
Her yıl biraz daha benimsediğim. 
Ne dönüp duruyor havada kuşlar? 
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim? 
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? 

Neylersin ölüm herkesin başında. 
Uyudun uyanamadın olacak. 
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? 
Bir namazlık saltanatın olacak, 
Taht misali o musalla taşında..


Cahit Sıtkı Tarancı, 1946’da, Cumhuriyet Halk Partisi ’nin düzenlediği, yarışmada "Otuz Beş Yaş" şiiri ile birincilik kazanınca ününü pekiştirmiş ve Cumhuriyet Dönemi ’nin önemli şairleri arasına girmiştir.

Bilmeden; benim zaafım üzerine yazmış olduğu "Haydi Abbas" şiiri, kısa da olsa çok uzun bir hikayeyi, mükemmel bir dil ve yine mükemmel bir kurgu ile "kıssadan hisse" anlatmıştır.



"Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan." derken; yitik aşklarını, yaşama sevinci ile harman etmeyi başarmıştır.
 
Memleket meselesi hepimizin derdidir ki; Cahit Sıtkı memleket meselesinde sanki günümüz tabiri ile anlatmak uygun olacak herhalde... "Bizlerden bir tık önde gibi"...
 

"Memleket isterim 
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; 
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. 

Memleket isterim 
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun; 
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. 


Memleket isterim 
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun; 
Kış günü herkesin evi barkı olsun. 

Memleket isterim 
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; 
Olursa bir şikayet ölümden olsun."

 
Cahit Sıtkı "Memleket İsterim" şiirinde de bizlere ölümü tekrar hatırlatırken, özlemlerini de mükemmel bir dille anlatıyor.
 
Ve size de ilginç gelebilir diye düşünüyorum, çünkü bana oldukça ilginç geldi... Daha önce gözümden kaçmış olacak; "Memleket" adlı şiirinde ki herkesin anlayabileceği anlatım ile dünden bugüne Türkiye 'nin makus talihini adeta resmediyor ve sanki tarihe not düşüyor Cahit Sıtkı...
 
"Bir yanda Anadolu bir yanda Rumeli'dir. 
Hepsi bizden yolcusu olsun hancısı olsun 
Efkar ettiğimiz şey memleketin halidir 
Sanmam hemşehrim sanmam bundan acısı olsun 

Köylümüz efendimiz tarlasında perişan 
İşçimiz kardeşimiz kavgasında perişan 
Anam bacımdır bahtı karasında perişan 
Hemen Allah cümlemizin yardımcısı olsun"

 
Bu "Memleket" şiirinin bana çağrıştırdığı düşünce çok açık... Hep "evet" demenin bedelini ödemiş köylümüz, işçimiz, anamız, bacımız, yolcusu, hancısı, Anadolulusu, Rumelilisi...
 
Ah bilirim; yalnızlığı da şiirlerinde çokça anlatırdın Cahit Sıtkı, lakin bu sefer yalnız değilsin.
 
Haydi köylüm, işçim, anam, bacım, yolcum, hancım, Anadolulum, Rumelilim !
Vakit tamam... Akşam diyordun ama bu işi akşama bırakmanın bir mantığı da yok...

Bizim aydınlanmaya ihtiyacımız var...
O yüzdendir ki; bu sefer karanlıklara inat "HAYIR" diyeceğiz... Bu güne kadar hep "evet" demenin bedelini ödedik, biraz da "HAYIR" demenin keyfini sürelim bakalım...

Ben diyorum ki; haydi hayırlı olsun...
Cahit Sıtkı 'ya gelince...
Vallahi iyi demiş Cahit Sıtkı ;  
"Allah cümlemizin yardımcısı olsun"...



 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.