Ahlâk, insanî bir değer olup, insanın yaratılışında bulunan kutsiyettir ve sadece, Tin suresi 4. Ayeti kerimede,

Andolsun ki Biz insanı, Ahsen’i takvim içinde yarattık

denilerek beyan edilişinde vurgulanan, insana mahsustur. Dünyada yaşamını canlı mahlûk olarak devam ettirenler için ahlak kavramı gerçek değeriyle değil zannî olarak tanımlanmıştır. Ahlâk, Allah’a kulluk için tevhidî yaşantımızda, uyulması gereken kurallardan ibaret olup, bu kurallara uygun olan düşünce ve fiiller ahlâkî, aykırı olanlarsa ahlâk dışı olarak tanımlanır. Nisa suresi 36 ayeti kerimede,

Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez

denilerek, uyulması gereken ahlâkî kurallar belirlenmiştir lakin dikkat edilmesi gereken en önemli şey, ayetin “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın” beyanıdır çünkü ibadet olan Allah’a ortak koşmamak, ahlâk için olmazsa olmaz farzdır. Allah’a inanmayan bir bireyin, anaya babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanındaki arkadaşına, yolcuya, elinin altındakilere iyilik etmesi de mümkündür ve gerçekleşmektedir lakin Allah’a ortak koşarak yapıldığı için buna sadece insanî değerler üzerine bulunmak denir, ahlâk denemez. İnsanî değerlerin ahlâk olması için farz olan Allah’a ortak koşmamaktır. Cenab-ı Resulullah efendimizin, peygamberliğini ilan edip yirmi üç sene boyunca tebliğ ettiği gerçeklik, tevhit olup tevhit Allah’tan başka hiçbir şeyi, ki buna kendi benliğimizde dahil, Allah’a ortak koşmamaktır. Allah’a ortak koşmak, tevhit gerçekliğinde, Yunus suresi 66. Ayeti kerimede,

Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına ortak koşanlar bile, şirk koştukları varlıklara gerçekte uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak zan tahminde bulunarak yalan söylemektedirler

beyan edildiği gibi zannî bir şirktir. İşte ahlâk, kendimizi şirkten arındırma sonucu, Allah’a ortak koşmaktan kurtulup tevhit üzerine şehadet imanıyla yaşamaktır. Tevhit olan İslam dini üzerine yaşayıp Allah’ın kulu olmak, ahlâklı olup ahlâkı elden bırakmadan yaşamak olan, hayatımızı Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ile yaşamaktır. İçinde şehadet olmayan bir şeyin kutsî değer olması söz konusu değildir. Allah’ın emri ve daveti, insanî değerler üzerine olmakla sınırlı kalmayıp, Kendisine, ahlâklı bireyliğe ulaşma sonucu kulluktur. Enam suresi 153. Ayeti kerimede,

İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah, sakınasınız diye emretti

denilerek bu gerçek vurgulanmaktadır. Bu sebeple İslâm, güzel ahlâktır yani tevhittir, yani şehadettir. Cenab-ı Resulullah efendimizin,

Müminlerin imanca en kâmil olanı, ahlâkı en güzel olanıdır

sözüyle işaret ettiği hakikat budur. Ahlâk, kendimizi zulmanî sıfatlardan kurtarıp, tevhit gerçekliğinde şehadet üzerine, rahmanî sıfatlar ile güzelleşmektir. Bilinci tevhitle güzelleştirmek, aklı tevhitle güzelleştirmek, düşüncelerimizi tevhitle güzelleştirmek, görüşümüzü, işitmemizi, kelamımızı, fiillerimizi ve yaşantımızı tevhitle güzelleştirmek sonucu, bilincin, aklın, düşüncenin, görüşün, işitmenin, kelamın Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederek Allah’a ortak koşmadan, Bakara suresi 115. Ayeti kerimede,

Ve doğu da Allah’ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın Veçhi işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsidir

denilerek beyan edildiği gibi nereye dönersek orada Allah’ın veçhini görmek, Allah’ın vasiliğine kendimizde şahit olmaktır. Bu, balığın denizin vasiliğine kendisinde şahit olması gibidir. Ahlâkı anlamak için tevhidi anlamak gereklidir. Tevhit, peygamber efendimizin tevhidi bildirmesi sonucu tevhide ait bilgiyi bilip kelam yönüyle tekrar etmekle sınırlı değildir. Tevhit, bu bilgiyi bilincimizde işlevsel olan tek bilgi haline getirmek sonucu tevhit bilgisine tâbî kıldığımız, irade, kudret, hayat, ilim, görme, işitme, kelam gibi sıfatlarımızla bilgiye şehadetle seyir ve keşif olduğundan, tevhit, içinde ilim, irfan, marifet, şehadet, rahmanî yaşam olan peygambere ümmet olmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığını dilimizle tekrar etmek ama yaşantımızda Allah’a, kendimizi, aklımızı, paramızı, mal ve mülkümüzü, mevki ve makamımızı, ailemizi, arkadaşlarımızı, ortak koşmak şirktir.

Bilinmelidir ki Cenab-ı Allah yedek ilah değil, ilahın kendisi olandır. İşte ahlâk, Allah’ı yedek ilah olarak görmekten ilahın kendisi olarak görmektir. Her ne kadar iyi insan ve şeklî ibadet ehli olsalar da ahlâk sahibi olmayan bireyler, yaşamda başlarına gelen olaylarda önce kendilerine, bilgilerine, akıllarına, paralarına, makamlarına güvenip sığınırlar. Bunlar yeterli gelmezse, ailesine güvenip sığınırlar. Bunlarda yeterli gelmezse akraba ve arkadaşlarına sığınırlar lakin, bunlar da yeterli gelmezse en son “Allah’ım” diyerek Allah’a sığınırlar. İşte bu ahlâk dışı olup Allah’ı yedek ilah yapmaktır. Ahlak, her anında tevhit eri olup sadece Allah’a sığınıp güvenmektir. Ahlak, Cenab-ı Allah’ın davetine icabet ederek Allah’a ortak koşmaktan geçerek, Allah’ın kendisini zikrettiği yerde Allah’ı zikretmektir. Hz. Muhammed efendimiz, tevhit olan İslam’ı tebliğ ederken ezber bilgiyi tekrar etmedi. O, her yüzde ve her yerde şahit olduğu, işittiği, zikrettiği, sevdiği, seyir ve keşif yaptığını anlattı. Bu sebeple Cenab-ı Allah, Cenab-ı Resulullah efendimiz için Enbiya suresi 107. Ayeti kerimde,

Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik

ve peygamber efendimizin,

Ben güzel ahlakı tamamlamaya geldim

demesi, bize ahlakı tanımlamaktadır. Ahlak, Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmeyle, bu şehadet üzerine her daim huzuru Hak’ta bulunarak yaşamaktır. Allah’a, Peygamberine, Kur’an’a inanan ve Allah’a kul olarak yaşamak isteyenler olarak öncelikle, güzel ahlaka yönelip, güzel ahlaklı olmalı ve Allah’ı, zannî bilincin tanımladığı binalara hapsetmekten geçip, çıkartıp, kâinatın tümünde düşünüp, idrak edip, yaşamın her anı ve her yerinde Allah’ın huzurunda olma bilinciyle bulunmalıyız. Allah ne herhangi bir binayla ne de yaşamdan sonrasıyla kayıtlı değildir. Allah’a kayıt getirmek en büyük ahlaksızlıktır.

ozkan.gunal@emekyayinevi.com

http://www.emekyayinevi.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.